Bu günü kadınları hem kutsayarak hem de kadın cinayetleri haberlerini okuyarak geçirdik. Aklım karışık. Dilimin ucundakini tam söylesem cıngar çıkacak. Ataerkil bir kültürün uzantılarıyız ve kültürel kodlarımız kadını erkeğine eş görmüyor. İnançlarımızda ise sadece anne kutsal bir varlık olarak tanımlanıyor. Buna itiraz eden birlerce kişi çıkacaktır. Eskiden Türkler ‘de kadın şöyle önemliydi, böyle değerliydi… Filanca hadiste şöyle buyrulur. Bilmem hangi ayete atıfla şöyle şöyle denmiştir. İsteyen istediği şekilde düşünsün. Başkalarının düşüncesine saygılıyım ama katılmak zorunda değilim.
Büyük büyük sloganları her zaman somut gerçeklikten uzaktır. Ne paylaşımlar okudum. Ne sloganlar gördüm akıllara ziyan. Savaşan kadın, dünyayı yeniden kuran kadın. Mücadelesiyle yeryüzünü cennete çeviren kadın…
Ben daha küçük bir adıma razıyım. Kadın şu veya bu olmasın. Yüce veya kutsal olmasın. Benim kadar var olsun. Dilediği kadar eğitim alabilsin. Seçtiği alanda çalışabilsin. Hiç olmazsa kendi sokağında hiç bir şeyden sakınmadan istediği zaman, ihtiyacı olduğunda dolaşabilse yeter.
Biz onlarca yıldır hep erkeğe eşit bir kadın hakkı çizgisini savunduk. Oysa ki yaşadıklarımdan öğrendiklerim bunun tamamen doğru olmadığın gösterdi. Üniversite bitirip eğitim gördüğü alanda çalışmayı istemeyen çok kadın tanıdım. Bilerek ve isteyerek ev hanımı olmayı seçti. Bu elbette sosyal ve ekonomik alanda daha geride olma talebiydi.
Dönüp aynaya bakalım. Evdeki kadına suratsız, otobüstekine kibar davrana erkekler tanıyor musunuz? Yada iş yerindekine… Ben ancak güzel bir lokantaya veya eğlence mekanına gidince eşimin sandalyesini çekerim. Veya önce o otursun diye beklerim.
Pavyondaki kadına para harcanır benim kültürümde. Evdeki de kırk gün yalvarırsa bir çift ayakkabı alınır. Sevgiliye pırlantalar alınır, değerli çiçekler, apartman daireleri, pahalı arabalar. Evdekine niye masraf edeceksin ki? Saksı gibi varsın dursun, durduğu yerde.
Erkeklerin bir çoğu annelerine düşkündür. Belki bu yüzden en çok annelerini üzmüşlerdir. Onun zararı kendinedir, denir. Evine, eşine, çoluk çocuğuna. Dışarıda melek gibidir. Efendi, saygılı, kibar, cömert. Büyükle büyük, çocukla çocuk. Her akşam kapıyı pencereyi indirdiğine kimseyi inandıramazsınız.
Farkındayım yazımda genellemeler var. Çünkü belli bir fikrin veya siyasal referansların peşinde değilim. Seni benden başkasına yar etmem, Ya benim olursun ya da kara toprağın, diyen anlayış bize Mars’tan gelmedi. Filmlerde, kitaplarda, dizilerde her gün hala yinelenip duruyor. Her gece milyonlar racon kesen erkek dizileri izleniyor. Kadını hiç görmeyen tarihi dizilerle kendimizden geçiyoruz. Ve gazetelerde her gün aynı haberler. Bu gün iki kadın öldürüldü. Biri Ankara’da diğeri Mersin. Failler neredeyse hep aynı. Boşandığı kocası ya da ayrıldığı sevgilisi. Üstelik karakola gidip kendisi teslim olmuş. Namusu temizledim, pişman değilim…
Sizi bilmem ama benim aklım karışık. Gencecik bir kadınla televizyonda söyleşiyorlar. Ben maço erkeklere bayılırım, diyor. Beni sahiplenecek, koruyacak, beni taşıyabilecek birini…
Mart 2021
Seyfullah