6.4 C
İstanbul
23 Kasım 2024, Cumartesi
spot_img

APATİN – İZMİR   1

Apatin neresidir? Bursa’ya ne kadar uzak? Konuşanın sözünü kesmek saygısızlıktır. Sormayıp da çatlasam mı? Duramam ki. Apatin Nerede? Sırbistan’ın Voyvodina bölgesinde küçük bir kasaba.  Anlatılanlar elli beş sene öncesinden, yarım asırdan bile daha eski. Anılar insanlarla birlikte yaşlanıyor.  Ve öldüğümüzde bizimle birlikte mezara gömülüp siliniyor. İnsan yaşadıkça biriktiriyor. Biriktirdikçe öğreniyor ve anlıyor.

Apatin’e gidiyordum ben. Anneannem orada yaşıyordu.  İstasyonda aktarma yapmalıydım. Gecenin yarısında öteki trenin gelmesi için birkaç saat beklemem gerekiyordu. İstasyonda hem biletçi, hem de bekçi olarak görev yapan tek bir görevli vardı. Ben bekleme salonundaki bankta oturuyordum o da bilet gişesinde uyukluyordu. Biz öyle uyuklarken elinde çantasıyla bir adam geldi. Yürüyüşünden, tavrından önemli birine benziyordu.  Kapı sesini duyan biletçi gözlerini açtı.  Apatin’e gitmek istiyorum dedi. Tren saat kaçta geçiyor. Daha iki saati var dedi biletçi. Şurada bekleyen genç hanımı görüyor musunuz? O da Apatin trenini bekliyor.  Adam gelip karşımdaki banka oturdu. Bir sürü soru sordu. Anamı, babamı, tanıdıklarımı, işimi, yaşımı… İstasyonda zaten başka konuşacak kimse yoktu.  İşte biz o gece Apatin’e üç saat mesafedeki tren istasyonunda öylece tanıştık.

Aşklar da ömürler gibidir tükenip giderler. Ölümlü olan hiç bin kulun ölümsüz aşkı olmaz. Yaşadıkça birer birer pullarımız dökülür. Bütün çekiciliğimiz, bütün gizemimiz tükenir. Öykücüler ve kalem erbapları eski aşkları kazıyıp yaldızlansın isterler. Bu boşuna bir çabadır. Altın suyuna batırsan kar etmez.

Aşklar trafik kazalarına benzer.  Kurgulanmış ve sonuçları hesaplanmış olaylara kaza denmez. Yasalara göre sigorta dolandırıcılığı denir. Aşklar da kurgulanamaz, hesaplanamaz ve planlanamaz.  “Annem onu görmüş beğenmiş. Ben ilk kez evlendiğimiz gece gördüm. Ama ona sonradan aşık oldum,” diyenleri duymuşsunuzdur. Böyle anlatılan aşklar bana biraz mecburiyeti anlatır. Biraz da razı olmayı ve kaderine boyun eğmeyi… “Babamın evinde bu da yoktu. Buldun da bunuyor musun? Kör, topal ne çıkarsa bahtıma…

Aşk hakkındaki herkes konuşur. Baksanıza ben bile uzman kesiliverdim. Kusuruma bakmayın, Ukalalık ediyorum işte. Aşk böyle bağıra bağıra gelmez, o ayakuçlarına basarak yürür, sessizce içinize kadar sokulur. Farkına vardığınızda zaten iş işten çoktan geçmiştir. Velhasıl kelam aşk trafik kazası gibidir. Hiç ummadığınız bir yerde, hiç ummadığınız bir zamanda ve bin bir farklı şekle bürünüp karşınıza çıkıverir. Her aşk bir kazadır ama her trafik kazası aşk değildir.

Asfaltın üzerinde önce inlemeye benzer bir çığlık duyuldu. Arkasından kocaman bir tokmak dev gibi bir davula indi sandım. Kırmızı araba önünde duran gümüş renkli otomobile çarptı. Gümüş renkli araba da gidip önündeki beyaz taksiye şöyle hafiften dokunuverdi.  Öndeki otomobilden iki kişi telaşla indiler. Öndeki arabayı kontrol ettiler. Sadece usulca dokunmuşlardı. Hiç hasar yoktu. Beyaz otomobil kaç saniye içinde İzmir yolundaki ışık seline karışıp kayboluverdi. Sıra şimdi bana gelmişti.

– Abi, sen napıyorsun ya. Öldürcen mi bizi?
– Abim kusura bakmayın. Frene bastım ama duramadım.
– Takip mesafesi diye bir şey var ama.
– Çok yakın değildim size. Frene bastım ama durmadı. Şu fren izine bak inanmazsan..
– Ama böyle olmuyor be abi, gül gibi arabamı ne yaptın.
– İstemeden oldu güzel kardeşim. Duramadım çarptım işte mecburen.
– Peki, şimdi ne yapçaz?
– Bilmiyorum, siz ne derseniz artık.
– Hatalı olan sensin. Arkadan gelip çarptım.
– Tamam, öyle olsun, ne yapalım? Polis çağıralım mı?
– Bence gerek yok. Kendi aramızda tutanak tutalım. Aracın evrakları tam mı? Sigortası falan…
– Tamam, hiç sorun yok.
– Sende kağıt var mı? Hazır tutanak kâğıdı…

Tutanakları, sigorta belgelerini çıkardım. Yanımızdan geçen ve korna çalan arabaların arasında bir şey yazabilmem imkânsızdı. Bir saniyeliğine çakıp geçen yüzlerce, binlerce otomobilin ışığı zaten gözlükle ancak görebildiğim yazıları benim için iyice okunmayacak hale getiriyordu. Karşımızdaki benzinlikten biri yola atlayıp yanımıza geldi. Geçmiş olsun abi dedi. Üzerinde kırmızı beyaz şeritler bulunan kırık bir plastik koniyi arabamın arkasına bıraktı. Trafikte akan araçlardan böyle korunacaktık. Oysa arabada bir sürü reflektör vardı. Ama insanın aklına mı geliyor sanki?
– Abi sen kime çarptın biliyor musun?
– Kusura bakmayın ama bilmiyorum.

Cebinden çıkarıp bir kart uzaktı. Kartın üzerinizdeki bütün yazıları okuyamıyordum ama ULAŞ OTOMOTİV yazısı rahatlıkla görünüyordu. Teşekkür edip cebime koydum.

– İyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş.

Bursa Aralık 2015
Seyfullah

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler