6.4 C
İstanbul
23 Kasım 2024, Cumartesi
spot_img

TANTE ROSA

        Tante Rosa, Sevgi Soysal’ın en konuşulan, en çok okunan, en bilinen eseridir.

        Kitaptaki karakter özgürlüğüne düşkün, arayışlar içinde, farklı meslekleri deneyen bir kadındır. Kısacası kendi olmayı seçmiş, bunun için de inişli, çıkışlı yollardan geçmiştir. Bu anlamda yaşamı, insanları ürküten, ben yapamazdım, diyecek kadar da cesaret gerektiren bir hayattır.

        Her yazar gibi kitaplarında otobiyografik unsurlar vardır.

        Kadın hakları için, bireysellikten kurtulup, toplumsallığa uzanan bir savaş vermiştir. Kendi hayatının içine sıkışmadan, dünyayı kurtarma mücadelesine girişmiştir.             Duygularını budamadan, kadın olduğunun bilincinde diğer kadınlar için bir şeyler verme çabası içine girmiştir. Bu yüzden olacak ki ölmeden önce eşine; “Tante Rosa’ya sahip çıkın!” diye vasiyette bulunmuştur.  

        Birbirinden bağımsız bir o kadar da bağımlı on dört bölümden oluşur Tante Rosa. Savruk, düzenbaz bir yazın türüdür. Ne roman, ne öykü, öyle bir şey işte. Kendiliğinden akıp giden… 

        Jerzy Kosinski’nin Boyalı Kuş’u bu anlatıma uygundur. O da düzene karşı olan olayların anlatıldığı, aykırı öykülerin olduğu bir kitaptır.  Jerzy Kosinski,  bu kitaptaki başarısıyla, New York Times’ın en çok satanlar sıralamasına girmeyi başarmıştır. 30’dan fazla dile çevrilerek yayınlanan kitabı, toplam da 70 milyon satmıştır.               

       Tante Rosa’da farklı anlatımıyla Boyalı Kuş gibi halen okunan bir kitaptır.

       Sevgi Soysal’ın yazılarındaki gizli açılan pencereler, birden patlayan olaylar, kendini arama ve oluşturma savaşının pençeleridir. Bu pençe onu zorlasa da pes etmez.

       Onun romanındaki karakterler kırılgandır, kurnazdır, biraz saftır, maceracıdır. En çok da hayalcidir, belayı severler. Bu yüzden mekândan mekâna, olaydan olaya sürüklenirler.

        Tante Rosa’da bu maceracı kadınlardan biridir. Her bitiş onun için yeni başlangıç ve yeni bir maceradır. Bu komik kadın, hayallerinin peşinden koşmaktan yılmaz.

        Onun için yaşamak özgürlüktür. Bu yüzden kimlik karmaşası yaşar, kendini bulmaya çalışır. Gerçekle düşü ayıramaz, bitmeyen hayallerinin peşinde koşar. Bunu biraz Madam Bovary biraz da Anna Karenina yapar.

        Yüzyıllar önceki bu karakterler, gerçekliğin dışına çıkıp, olmayacak hayallerin peşine düşmüş sonunda da; toplumun baskısından ve yaşadığı hayal kırıklığından dolayı intiharı seçmişlerdir.

       Bu ölümler de okuma alışkanlığının payı olduğu kadar, hayal âlemine dalıp gerçekle, düşü ayıramamalarının payı da vardır.

      Yine Donkişot’taki karakter de hayalcidir, çok okur ve en sonunda çıldırır. Bu yüzden kitapları yakılır. Topluma göre delirmesinin sebebi kitaplarıdır çünkü.

Bunlar edebiyatımızdaki kötü karakterlerdir ve kötü edebiyat yaratmak için kullanılmışlardır.

  Miguel de Cervantes, nasıl yel değirmenleriyle özdeşleşmişse, şişeler de o kadar önemlidir Sevgi Soysal için. Şişeleri biriktirip, papağan almak, omzunda papağanla dolaşmak, en büyük hayalidir Tante Rosa’nın.

  O uzlaşmayı sevmez, uyumsuzdur bu yüzden plansız ve sıra dışı yaşar. Depresif karakterinden dolayı da değişmek istemez. O kendine biçilen zihniyet ve cinsiyet rolüne karşı çıkar. Kendine dayatılan kimlik ona dar gelir çünkü. Bunu da feminist bir zihniyetle yıkar.

  Farklı hayatlara, farklı mesleklere sığınmasının sebebi de budur, bu komik ve çılgın kadının. 

       Tante Rosa, yazıldığı dönemden bu yana, çok tartışılan, çok konuşulan, kabul gören, görmeyen bir kitaptır. Ve yıllar sonra da okunmaya ve tartışılmaya devam edecektir

Neslihan Minel

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler