Mimari eserler zenginliğiyle her zaman dikkatimi çekmiştir. Bu eserler arasında, kapılar, tokmaklar, külliyeler, mendereseler olduğu gibi çeşmeler de vardır.
Farsça kökenli çeşmenin, Türkçe’de karşılığı ‘oluk’ demektir. Anadolu’da oluk, yalak, diye de geçer.
Mimar Sinan tarafından yapılan, On Çeşmeler ile III. Ahmet Çeşmesi en beğendiğim eserler arasındadır. İncelik taşıyan bu çeşmelerin özelliği, ne kadar çevresinin su ihtiyacını karşılamak olsa da mimarisiyle de milletinin tarihini anlatmaktadır.
Barok döneminden izler taşıyan çeşme, Haliç’teki Pertevnital Valide Sultan Çeşmesi’dir.
Çeşme kültürüne, imparator II. Wilhelm tarafından hediye edilen, Alman Çeşmesi’de örnek verilebilir.
Taksim’de ‘Maksem’ adıyla yapılan alanda eskiden su dağıtılırdı. Taksim, ismi suyun dağıtılmasından gelir.
İstanbul’daki çeşmelerin en önemli özelliği, vazo ve natürmort resimlerle süslenmesidir. Mesela Tophane Meydan Çeşmesi, Natürmort ile III. Ahmet Çeşmesi de (Topkapı, Kâğıthane ve Üsküdar da vardır) vazoda çiçek motifleriyle süslenmiştir. Beykoz’daki Kethude Çeşmesi’nin ayna taşının üstüyse istiridye nişle süslenmiştir.
Süslemeler arasında lale, krizantem, boru çiçeği, nergis ve gül goncası kullanılmıştır. Yaprak olarak da kırık dal, kenger yaprağı kullanılmıştır. Bunun yanında şişman vazo ile meyveler de vardır. Meyveler; nar, erik, incir gibi bereket timsali meyvelerdir. Bunlar deste olarak veya düzine olarak da konulmuştur. Bazı çeşmelere de kompozeyle yerleştirilmiştir. Kırık dal, vazo, Rumi, lale gibi karışımlardan yapılmış ve fiyonkla bağlanmıştır.
Diğer bir unsur ağaçlardır. Dilimli, sağır kemer içine, iki selvi motifi yerleştirilerek, musluk lüleleriyle desteklenmiştir.
İstiridyeler, taş süslemeler, yuvarlak kemerler, dikdörtgen ayaklar, bordürler, kitabe ve yol kenarına yerleştirilen çeşmeler de vardır. Bunları zenginleştirmek amacıyla, mozaik ve mermerler kullanmıştır. Kiremit rengi topraktan yapılmış, taraklı, damarsız, pürüzsüz mermerler kullanıldığı gibi beyaz mermer, uçuk griye çalan mermer, yarım rozet çiçeğine benzeyen istiridye nişle doldurulmuş, yuvarlak, yan üçgen boşluklarını kaplayan, mermer panolar da kullanılmıştır. Bunun yanında kırmızı taraklı, mozaik görünümlü, mermerler de kullanılmıştır. Sanat tarihi açısından önemli olan bu eserlerin, estetik ve zenginlik katan malzemeleri, maddi duruma ve zevke göre seçilmiştir.
Tarih kitaplarında çeşmeden akan su ve dağlardan gelen kar suyundan bahsedilir. Bazı yerler de çeşmelerden şerbet aktığı bile söylenir.
Eskiden bakırdan kaplar konulur, zincirle çeşmeye bağlanırdı. Şimdi plastik kaplar içine, sebil yazılan küçük sular konuluyor. Ücretsiz alabilirsiniz, diye de not bırakılıyor. Kimi de sebil, yazan damacana koyuyor dükkânının önüne. Bunlar da modern çeşmeler.
Anadolu’da önündeki yalakla, diğer canlıları besleyen çeşmeler, çoğu yerde kurumuş ya da özellikle kurutulmuştu.
Şehrin ruhunu simgelen bu eserleri, İstanbul’un her köşesinde bulabilirsiniz. Ne kadar su ihtiyacını karşılamak için yapıldığı düşünülse de, şehrin vazgeçilmez kültürel miraslarından biri olup, yapıldığı dönemin şartları hakkında bize bilgi vermektedir.
Derin tarihe sahip çeşmelerin, dünyadaki durumu incelendiğinde ilk çeşmelerin Mezopotamya döneminde yapıldığı görülmektedir. Pergoam Müzesi’nde sergilenen, öküz başlı çeşme, buna örnektir. Lagaş’ta M.Ö. 2000 yıllarına ait, aslan başlı çeşmeler de bulunmuştur.
Eskiden insanlar çeşmeden kaplarıyla evlerine su taşımışlardır. Bunu kolaylaştırmak amacıyla, Yunanlılar ve Romalılar, kemer teknolojiyle göllerden, dağlardan şehir merkezine su taşımışlardır. Bu çeşmeler, aynı yerden dağılan su kaynaklarıyla beslenmiştir.
Tarihi eserlerde, tas ve şişe dışında, su taşıyan kadın figürlerine de rastlanır. Ressamlara ilham kaynağı olmuştur, su taşıyan kadınlar.
Anadolu’nun belli yerlerinde, Romalılardan kalma eski çeşmeler vardır. İtalya’da suyuyla meşhur çeşmeler vardır. Bunlar aktif haldedir. Roma dönemindeki eski çeşmeler de hâlen ayaktadır. Güvercinlere ev sahipliği yapmaktadır. Her an burada su içen bir kuş ya da kedi görebilirsiniz.
Roma’da bulunan Aşk Çeşmesi, diğer adıyla Dilek Çeşmesi, aktif olarak çalışmaktadır. İnsanlar Pegasus’u andıran bu heykelin içine para atmaktadır. Amaç buraya tekrar geri dönmektir. İspanyol Merdivenleri’nin yanında, Eski Gemi Çeşmesi, vardır. Yine Collezyum alanında, irili ufaklı başka çeşmeler vardır. Kısacası Roma demek, çeşme, demektir.
İngiltere’de, 1862 yılında, Vicrotia Parkı’nda Baroness Burdett Coutts Çeşmesi, inşaa edilmiştir. İngiltere’nin ilk çeşmesi olarak kabul edilmektedir. İngiltere’den sonra, New York’ta da halkın ihtiyacı olduğu düşünülerek bir çeşme yapılmıştır.
Paris’te dünyanın en ünlü çeşmelerinden biri olan Wallace Çeşmesi, Montmartre bulunur. Yeşilin hâkim olduğu çeşmede, taşıyıcı sütunlar, kadın heykellerinden oluşur.
Dünyanın dört bir tarafında bulunan amacı insanlığa hizmet etmek olan çeşmeler çok değerlidir. Kimine altın kaplama musluklar, kimine pirinç musluklar konulsa da, hepsi insanlığın ortak değeridir. Maalesef o da kapı tokmakları gibi ahşap kapılar gibi kaybolup gitmektedir.
Bizden sonraki nesillere kalması imkânsız gibi görülen bu değerlere, biraz daha dikkatli bakmanız dileğiyle…
Neslihan Minel