Kardeşlik bağı, çoğu insanın yaşamındaki en uzun süreli ilişkidir. Kardeşler arasındaki ilişki doğum öncesi dönemden itibaren başlar, hayat boyu devam eder. İlişkide bağlılık, güven, sevgi önemlidir. Kardeşler birbirleri için oyun arkadaşı, bakımını üstlenen kişi, öğretmen, destek sağlayıcı kişilerdir. Fakat kimi zaman da hayatlarının problem yaratıcı bir öğesi haline gelebilirler. Kardeşler çoğunlukla birbirleriyle olan rekabet duygusu ve birbirlerine olan kıskançlıklarıyla bilinirler. İşte bu son söylediklerim benim kardeşlik bağım için geçerliydi.
Benim ablam bana, kardeşlik duygusundan yoksun, bencil, kıskanç ve acımasız duygularla karşılık verdi. Hiçbir zaman yanımda olmadı, zor günlerimde daha fazla benim karanlık günlere batmam için de elinden geleni yaptı. Beni seven insanlara ulaşarak beni kötüledi, küçük düşürdü, akrabalarımın beni fazla tanımayanlarına beni yargıladı, insanların benim hakkımda yanlış düşünmelerine yol açtı. Ayrıldığım adamla arkadaşlığını pekiştirdi, birlikte seyahatlere çıktılar, türlü bahanelerle buluştular, gavur ablam bu adamın içki sofralı evine giderek rezaletin en büyüğünü gösterdi. Hatta ayrıldığım adamın akrabalarına giderek beni anlattı, kötüledi. Gavur ablamın psikolojisinin bozuk olduğunun bir göstergesi de buydu, aptallık, kör cahillik ve normal insan davranışları göstermeyen bir karakterin içinde bana ihanetin en büyüğünü yaşattı. Yıllar geçmesine rağmen zerre kadar barışmak ve buluşmak istemedi. Neden bunları yaptı, niyeti neydi hiçbirimiz anlamadık? Kendi kendine neyin savaşını verdi bilemedik? Ben aynı anneden doğma gavur ablamla ne kavga ettim ne de bıçak bıçağa geldim. Sadece ilk evliliğimin doğru olmadığını anladığımda yolumu değiştirmeme kızdı. Aslında bunun bahane olduğunu, onun zaten benimle hiçbir iyi niyet gözetmediğini, içindeki kardeş kıskançlığı ile zaten bana karşı bir düşmanlığı olduğunu tüm yaptıklarıyla anlamış oldum. O sadece anneden bana kardeşti. Aynı babanın kanını taşımamız imkansız olmalı diye düşünmeye başladığımda gavur ablamı kardeşlikten men ettim ve onu derin bir lanetin içine gömdüm. Yıllardır hiçbir şekilde yüzünü görmedim. Dijital dünya ile de alakam olmadığı için onu görmek gibi bir durumum olmadı, istemem de! Ne yaptığını asla merak etmedim, onu lanetlediğim için derin bir mutsuzluğun içinde ve çocuklarıyla imtihan edileceğini çok iyi biliyorum. İlahi adalet var.
***
Meslek lisesinde bir sigorta şirketinde staj yapıyorum. Ele avuca sığmayan küçük miktarda staj ücretini biriktirme kararı alıyorum. İlk staj maaşımı, evde odamın giysi dolabının üzerine kimse görmeden yerleştiriyorum, hem de sandalyenin üzerine çıkarak. Annemin dolap tozlanmasın diye koyduğu gazete kağıdının altında param birikmeye başlıyor. Daha çocuğum ve parayla öyle büyük hayallerim yok. Tek amacım, biriktirdiğim parayla canımdan çok sevdiğim ablama doğum günü hediyesi almak. Ona sürpriz yapacağım. Ablam, maymunları çok seviyor, maymun resimleri, kartpostallar biriktiriyor. Ona maymun pelüş alacağım. Okula yakın kırtasiyede bir maymun pelüş var. Hatta maymun pelüşun kucağında bir de maymun yavrusu var. Çok beğeniyorum. Satılmasın diye dua ediyorum. Fiyatı çok yüksek, tam üç staj param gerekli onu almak için. “Vakit var” diyorum. “Paramı toplarım, ama satılırsa, ya biri gelip benden önce alırsa maymunu?” deyip korkuyorum. Kırtasiyenin önünden geçip duruyorum, satılmadığını gördükçe rahatlıyorum. Ve sonunda üçüncü staj maaşımı alınca koşarak kırtasiyeye gidip nihayet beni aylardır bekleyen maymun pelüşü satın alıyorum. O kadar heyecanlıyım ki ablama bu hediyeyi vermek için, sevinçten havalara uçuyorum. Zaman geliyor, ablamın doğum gününde arkadaşlarıyla dolu evde pastasını kestikten sonra güzel paketi olan hediyemi ablama uzatıyorum. Çok mutluyum. Ablam hediyesini açıyor. Karşısında maymun oyuncağı görünce sımsıkı sarılıyor maymuna, sonra bana da sarılarak teşekkür ediyor. Mutlu oluyor. Maymuna isim veriyor:” Cico”
Cico maymun artık bizim odamızda başköşede, yavrusu nereye gitti bilmem, bir zaman sonra Cico odada tek başına oturuyor. Cico’nun kırmızı yeleği var, uzun bir kuyruğu, çok sevimli ve hep gülüyor. Gelen seviyor, giden seviyor. Ablamın kıymetlisi. Bunu gördükçe mutlu oluyorum.
Bir gün Almanya’dan misafirimiz geliyor. Kuzenin on yaşındaki oğlu Cico’ya bayılıyor. Çok seviyor, kucağından ayırmıyor. Bizden istiyor. Ablam hiç düşünmeden “senin olsun” diyor. Cico, bavula tıkılıp Almanya’ya gidiyor. Ben, ablamın yaptığına şaşırıyorum, üzülüyorum, binbir güçlükle satın aldığım, dükkan önlerinde beklediğim, bir mutluluk vermek istediğim oyuncak maymun Cico’yu nasıl bu kadar kolay verebiliyor? Çok üzülüyorum ama çok, belki de günlerce. Değer verilmek, değer vermek duygularıyla boğuşuyorum. Küçüğüm daha ve bu duygulardan yavaş yavaş vazgeçmeye başlıyorum. Rüyalarıma giriyor maymun Cico. Üzüntümü uzun zaman sonra ablama anlatıyorum. Hiçbir cevap vermiyor bana.
İşte gavur ablamın ihanetlerinden biri de bu hatıramdır. Maymun Cico, şimdi Almanya’da eski bir evin tavan arasında tozlanıyor. Kuzenimin tavan arası, benim bizzat gördüğüm. Üzgünüm Cico, çok üzgünüm, beni affet!
***
Gavur ablamın ihanetlerini anlatmakla bitmez, belki de başka bir zaman döngüsünde kelimelerle karışmış cümlelerim ortaya çıkar. Şimdiye kadar tüm yazdıklarım bir ablanın kardeşlik duygusundan yoksun bencil, acımasız, duygusuz, düşüncesiz davranışlarıyla yaptığı ihanetlerin hikayeleri. Benim ablam, aynı anneden doğma. Ama düşman olacak kadar damarında yabancı kan taşıyan zavallı ablamın aynı babadan olduğunu düşünmüyorum. Damarlarında aynı kanı taşıyorsa, aynı kaderin acılarını paylaşmışsa ve kendisinden küçük ve zor durumdaysa, abla olan kardeşine sahip çıkar, elinden tutar, ne kadar kızgın olursa olsun kızgınlığını bir tarafa bırakıp kardeşine kol kanat gerer. Bu nedenle sadece aynı anneden doğma ama farklı babalardan olduğumuz tüm davranışların göstergesi olarak analiz edilebilir.
Gavur ablamın bana yaptığı tüm kötülüklerle onu lanetliyorum. Ben yağmurlu sokaklarda tek başıma çaresiz düşmüş ağlayarak yürürken, yüreğim parçalanırken, gavur ablam zumba dersleri ile poposunu bir sağa bir sola kıvırarak en adi ve en kabul edilmez ihaneti göstermiş, ayrıldığım adamla işbirliği yaparak herkesin midesini bulandıracak durumda yargılanmıştır. O kadar zavallı bir insan ki, gerçekleri göremeyecek bir yüreğe sahiptir. Gavur abla dememin sebebini en başta açıklamış olsam da yine söylemekte fayda var, ablam gavurdur. Çünkü, kelimenin anlamı gibi, acımasız ve bencil, sadece kendi çıkarları doğrultusunda sahte dünyasının içinde batmış günahkar biridir. Onu gerçek olarak kardeşlikten men ediyorum, red ediyorum. Asla affetmeyeceğim.
Bu gerçek kardeşlik hikayelerini kimsenin yaşamaması dileğiyle…
SON
Nevriye Gürel