CHP’nin Vizyon programına bir bakar geçerim dedim çünkü ekonomi dinlemekten de, okumaktan da hiç hoşlanmıyorum. Ayrıca bu konuda tın tın öterim. Hani derler ya “elif görse mertek sanır” diye işte o benim.
Düşündüğümün aksine 14:00-18:30 arası full-time çakıldım televizyona. Bir kez daha yaşayarak gördüm ki hiçbir şey sadece kendisi değil. Ekonomi tek başına ekonomi değil. Hukuk tek başına hukuk değil. Aslına bakarsanız BİLİM birbiriyle etkileşim içinde çeşitli küreciklerden oluşan bir âlem.
Sunum çok şey öğretti, çok şey düşündürdü. Öncelikle, içinde debelenip durduğumuz bu kısır tartışma ve siyaset dünyasından çıkararak küresel yaşamda olayların nasıl değerlendirildiğini gösterdi. Bu dert bize özel değil. Bu dert çözümsüz asla değil. Çözüm yolları çok açık ve net. BİLİM’i rehber edinirsen gayet mümkün.
Bir yandan izlerken bir yandan da sosyal medya değerlendirmelerini izledim. Allah allah beni gülümseten, umutlandıran şeyler bizim dar dünyamızda hasbelkader influencer olmuş herkesi rahatsız etmiş. Kolay değil insanın kendinden şüpheye düşmesi. Onları da okudum ve anlamaya çalıştım. Ama sadece hoşnutsuzdular. Hepsi o. BİLİM yoktu eleştirilerinde. Rahatsızdılar çünkü yeterince slogan, siyaset yoktu. Oysa bizi bugünlere bilimsiz slogan getirmedi mi? Arkadaş siz Nebati’nin bakanlığında yaşayan bir halksınız. Ne dediğinizin farkında mısınız?
Mustafa Kemal’i düşündüm sık sık. Hukuk reformunu yaparken atmosfer böyle miydi? Latin harfleri dediğinde “Batı icadı” çığlıkları bugünkü gibi miydi? Benim gibi elif görse mertek sanacak olanlar o gün de günümüzdeki gibi altı boş bir özgüvenle Daronları, Rifkinleri “bırraaakk yaaaa, ABD uşakları” ya da “bugüne kadar ne yapmış ki” diye karalayabiliyor muydu. Sanırım insan yapımız hiç değişmiyor. Bir Ortadoğululuk özelliği belki de. Sıyırıp atamıyoruz. Hazin elbette. Ve gelişmenin önünde büyük bir engel.
Son yirmi yılda AKP iktidarı cehaleti baş tacı yaptı. Bizim mahallede hepimiz kahrolduk. Ama gel gör ki entelektüel üretimleriyle dünyada el üstünde tutulan bilim insanları konuşmaya başladığında tavrımız doktor döven öküzden farklı değil. Ya “emperyalizm uşağı” ya “fazla grafikle boğdu” ya “iletişimi zayıf mirim” söylemlerinden öte gidemiyor. Oysa adamlar kanıtlı bilimden söz ediyor. Adamlar meselelere at gözlüğüyle değil çok geniş bir entelektüel donanımla bakıyor. Bizim siyasetimiz adamların umurunda değil. Eğitim aldıkları konuda bilimsel görüş bildiriyorlar. Kim takar senin seçim propagandanı. Rifkin Çin ve Almanya’da endüstriyel dönüşümü uygulamaya sokmuş bir adam. Daron’u anlatmaya utanırım. Bugün tanıdığım Refet ve Ufuk beyler birer umman. Vizyon diye buna demeyeceksek neye diyeceğiz bilmem. Ama öteki Türkiyeli her zaman olduğu gibi cehaletten yana tavır alıyor. Her gün görmüyor muyuz? Kaynağını veremediği kendinden menkul bilgiyle tarih profesörlerini yargılayan seyyar tarihçileri, paşa gönlüne uygun düşmediği için mimar gagalayan emekli amcayı, milliyetçiliğine zeval geleceği korkusuyla bulanıklaşan bakış açılarını. İşin acısı da bütün bunlar hep karşı mahallede oluyor sanıyoruz. Hayır, tam da içimizde olup bitiyor.
Bu vizyon sunumu partiye ne getirir ne götürür bilmem. Umursamıyorum da. Benim için mesele çok başka. 1) Bu sunum bilimin üstünlüğü ilkesinin tekrar baş tacı edilmesidir 2) Bu sunum yıllardır bize dayatılan alt seviye eğitime hitap etme ilkesine (hadi açık söyleyeyim halk goygoyculuğuna) isyandır, bir basamak yukarıya bakma çabasıdır. Elbette herkese hitap etmeyecek. Elbette açlıkla boğuşan halkın haberi bile olmayacak, olsa bile anlamayacak. Bu sorunlar seçim çalışmalarıyla halledilir umarım. Öte yandan, bu bir vizyondur. Ve gerçekten dopdolu bir vizyondur.
Kemal beyin bazı sözleri önemliydi. “Bu insanlar bir parti için çalışmayacak, bu insanlar ülkeleri için çalışacak. Bu bir partinin vizyonu değildir. Ülkenin ortak aklının vizyonudur.” Zaten de partili konuşmacılar ile partili olmayanlar arasındaki fark çok ama çok barizdi. Oy kaygısı olmayınca sunum da netlik, bilimsellik ve dürüstlük kazanıyor.
İşin özeti, beni çok zenginleştirdi, çok şey öğretti, çok geniş bir pencere açtı. Son aylarda kendi kendime icat ettiğim bir cümle var. “Bilmediğim konuyu, izlemediğim filmi, okumadığım kitabı konuşacak kadar cahil değilim.” Konuşmaların içeriklerini değerlendirmeyi bu konunun uzmanlarına bırakıyor ve sıradan vatandaş olarak bugün öğrendiğim şeyler için mutluyum diyorum.
HAYIRLISI OLSUN.
Ayşen Tekşen