7.9 C
İstanbul
3 Aralık 2024, Salı
spot_img

Mutlu Olmak İçin Bugün(ü) Bugün(de) Yaşamak…

İnsanları düşünceleri korkutur; gelecek, geçmişle yüzleşme, yalnızlık, başarısızlık, sevmek, ölüm, karanlık, düşmek gibi daha nice söyleyebileceğim korkular… Bana göre bütün bu korkular gelecek korkusunun içinde yer alır. Gelecek korkusu… İnsan neden geleceğinden korkar? İnsanın kişiliğindeki nedenlerle birlikte bence en büyük sebebi yaşanmışlıklardır, yani geçmiştir. Geçmiş, gelecekle ilgili düşünceleri etkiler; maddi sebepler, karşılaşılabilecek güçlükler, iyi durumdan zor duruma girme ihtimali, daha önce olumsuzlukla sonuçlanmış gelecek planlarının ya da vaatlerin yine aynı şekilde sonuçlanmasından korkulması gibi. Küçük bir örnek verirsem, başarısızlık korkusu gelecek korkusudur. Neden başarısız olacağımızdan korkarız? Daha önce yaptığımız bir işte başarısız mı olduk? Çevremizdeki kişiler bizimle dalga mı geçti? Küçük düşürülmekten mi korkuyoruz? Bir defa başarısız olduysak tekrar başarısız olacağımızı nereden biliyoruz? Bu korkunun hemen arkasında kendine güvensizlik alarmı öter durur. Güvenimizi zedeleyen çevresel faktörlerden kurtulmamız, uzaklaşmamız gerekir. Kimin ne dediğinin ne önemi var? Herkesin hayatı kendisine! Bizi başarısızlıkla yargılayan kişi ilkönce kendisini süzgeçten geçirsin. Hiç mi başarısız olmamış? Bu sadece komşu, arkadaş değil, anne baba ve kardeş bile olabilir. İnsan kendisine güvenmezse nasıl yaşayabilir ki? Her an düşeceğim korkusuyla nasıl adım atabilir? Tabii ki atamaz! Hep aynı yerde durur, ilerlemez! Geleceğini de bugün ile standartlaştırır. Gelecek korkusunda insan durağanlık yaşar. Aynı zamanda kalır. Mutsuz olur, sorumluluklardan kaçar. Geçmişte yaşar, yeniliklerden korkar. Bu korkuyu yenmenin tek yolu inanmaktır diye düşünüyorum. Neye mi inanacağız? Geleceğimizde olacak iyi şeylere.Olumlu yaklaşım her zaman iyi olanı getirir. Eğer istediğimiz şeyin olacağına inanmıyorsak, şüphelerimiz varsa ve yeterince istemiyorsak ya da elimizden geleni yapmıyorsak, nasıl gerçekleşebilir ki istediklerimiz? Olumsuz düşünceler bizi yavaş yavaş bir hastalık gibi sarar ve karanlığa götürür. Buna izin vermemeliyiz! Kendimize olan güveni bırakmayıp, başaracağımıza inanmalıyız. Yenilikleri kabul edip, hayatımıza aydınlık getireceğini düşünmeliyiz. İnanmak, yeterince istemek ve elinden geleni yapmak… İşte altın kurallar bunlar.

Bazen düşüncelerimizi bir trenin vagonlarına benzetirim ben. Düşünceler tren vagonları gibidir. Biz en baştaki makinist, her şeyi kontrol ederiz. Gideceğimiz yolu, hızımızı, duraklarımızı biz belirleriz. Hemen arkamızdaki vagon bizim geçmişimizin depolandığı vagondur. İçinde hatıralarımızla birlikte, yaşanmışlıkların bizde oluşturduğu kişiliğimiz vardır. Diğer vagonlar ise bizim şimdiki ve gelecekteki yaşamımızdır. Onlarda iyi olanı taşımak gerekir. Gittiğimiz yolda karşılaştığımız olumsuzlukları, kötü düşünceleri, mutsuzlukları, korkuları, vagonlarımızdan birine yüklediğimizde zamanla bize ağır gelen bu vagonu boşaltmak gerekir. Bizi yavaşlatan yükten kurtulmazsak birbirlerine umutlarla bağlı olan vagondan biri kopar ve hayallerimizi, geleceğimizi taşıyan diğer vagonları da alıp götürür. Yükü taşımaya devam ettiğimiz sürece olumsuz düşünceler bize ağır gelen vagondan diğer vagonlara bir hastalık gibi sıçrar ve yayılır, başa kadar gelir. İşte o zaman umutsuzluğun karanlığında, gelecek korkusuna yenik düşeriz.

Hayat öyle kısa ki kim bilebilir yarın ne olacağımızı? Neden gelecek korkusunu bir tarafa bırakıp olumsuzlukları düşüncelerimizden sıyırıp bugünü yaşamaya bakmıyoruz? Günümüzü bugün yaşayalım, ne dünde ne yarında! Önemli olan şimdidir, şuanda nerede olduğunuz, ne yaptığınız ve mutlu olmak için ne yapabileceğiniz…
Bugün kendiniz için bir şeyler yapın. Uzun zamandır almak için ertelediğiniz şeyi gidin ve alın, bir giysi, yeni bir ayakkabı, şapka, renkli bir defter, kitap… Arayın! Sesini duymak istediğiniz dostunuzu, sevgilinizi, annenizi, kardeşinizi arayın! Dans edin, koşun, hoplayın zıplayın… Küçük şeyler de yeter; bir sakız alın, çiğneyin ve kocaman balon yapın, patlatın. Bir gofret kemirin, bir dondurma ile serinleyin… Yürüyün ve yürürken en sevdiğiniz şarkıyı söyleyin…

Bugün, mutlu olacağınız ne varsa yapın! Mutlu olun! Hatta hemen şimdi…

ben ne doktorum ne de bir psikolog
sadece hayatın düşünceleri akar benden oluk oluk
size tavsiyem şudur kahveci dostlar:
bugünü yaşa! ne dünden ne de geleceğinden kork!

Nevriye Gürel
Temmuz 2009

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler