Bugün Ekinoks. Yani, gece ve gündüzün eşit olduğu gün. Bu geceden sonra gündüzler, bizim için gecelere göre daha uzun olacak; bize göre bahar, güney yarım kürede yaşayanlar içinse güz başlayacak. Biz ağaçların çiçeklenmesini, yapraklanmasını izlerken, onlar yaprakların dallarını terk edişlerinin izleyecek. Biz “nevruz”u, onlar hasadın bayramını kutlayacaklar.
Bugün, Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü. 21 Mart 1960’ta, Güney Afrika’nın Sharpeville kentinde apartheid paso yasalarını protesto etmek isteyen zencilere ateş açılması sonucu 69 kişinin ölümün yıldönümü.
Birleşmiş Milletler, 1966’da bu günü, ırk ayrımcılığı dursun diye özel bir gün olarak seçmiş. Dünyanın dört bir yanında barıştan, eşitlikten, kardeşlikten yana olanlar bugün, çeşitli etkinlikler düzenleyerek ırk ayrımcılığının kötülüklerine dikkat çekmeye çalışıyor.
Peki, bu kıyımların, bu kırımların hem de artarak sürüp gitmesi neden?
Irkçılığın tarihsel kökenleri çok; ama çok gerilerde. Güya ırklar, zekâ ve düşünsel yetenekleri bakımından eşit değilmiş. Siyah ırk, zekâ bakımından en aşağı ırkmış. Sarı ırktan olanların zekâ ve düşünsel yetenekleri sınırlıymış.
Geriye kim kaldı?
Zekâ ve düşünsel kabiliyetleri bakımından üstün olanlar…
Yani beyazlar; yani Avrupalılar…
Hiç aklı başında bir insan, tenine bakarak bir ırkın, diğer ırktan üstün olduğunu kabul edebilir mi?
Bir ben beklerim metruk limanları
Mineler açarak hüzün mavilerinden
Afrikalı şarkılar söylerim:
“Beyaz adam, beyaz adam…
Gün batarken savanların arasından
Çıplak bedenimle örtüyorum bebeğimi
Beyaz adam, beyaz adam
Sen aysın gecemize
Bir yüzün karanlık, niye? ”
Kendi çıkarları için başkalarına kötülük etmek, insanların arasına ayrılık tohumları ekmek, onları birbirine kırdırmak üstünlük müdür?
Afrika’nın Asya’nın Güney Amerika’nın zenginliklerini yüzlerce yıl sömürmenin neresi üstünlük?
Ya milyonlarca insanın yok olduğu dünya savaşlarını çıkaranlar kimler?
“Facetta nera, bell’abbissina
Aspetta e spera che gia l’ora si avvicina!
Quando saremo insieme a te,
Noi ti daremo un’altra legge e un altro Re.”
“Siyah yüzlü güzel Habeş kızı
Bekle ve um, zamanı geliyor
Seninle birlikte olmamızın
Sana başka yasa,
Sana başka bir kral vereceğiz.”
Bu şarkıyı, İtalyan öğretmenler, Faşist İtalyan askerleri, Habeşistan’da, bir tüfeği bile olmayan on binlerce Habeşi katlederken okullarda çocuklara ezberletirlermiş?
İtalya’dan kalkıp Habeşistan’a gitmek ve orada insanları öldürmenin, bunu minicik beyinlere bir zafermiş gibi sunmak İtalyanlara ne gibi üstünlük sağlamış olabilir ki?
Biz 3 gün önce Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümünü kutladık. Çanakkale’ye dayananlar
Mehmet Akif’in;
“Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun;Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela.”
dizelerinde dile getirdiği o rengarenk insanları oraya sürenler kimdi?
“Kardeş olun ey insanlar
Bunu ister Tanrımız
Bu dünya da her şey geçer
En son dost kalır.
İnsanlığa doğruluğa.”
diyen Schiller de beyaz ırktan değil miydi?
Fransız İhtilâli sonrasında yayımlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin ilk maddesi
“İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir.” diye yazmıyor muydu?
Bugün Fransa’da, Belçika’da, Almanya’da, Hollanda’da, Avusturya’da ırkçıların iktidara yürümelerini yüreği insan sevgisi ile çarpan hangi insan hayra yorabilir?
Bugün Dünya Şiir Günü.
Şiir, sözü en kestirmeden, en derin, en ahenkli ve en etkili söyleme sanatı.
Şair dostluğun, kardeşliğin ve barışın elçisi. Elbette binyıllar içinde;
“Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya.”
diyen Ezra Pound gibi; ırkçılık yapan, ırkçılığı öven istisnalar da olmuş?
Bence insan olmanın ilk koşulu, dünyanın neresinde olursa olsun, bir insanın acısını acısı, sevincini sevinci bellemek. Dahası bunu Nazım gibi söyleyebilmek:
“Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı”
Hamdi Topçuoğlu
Facebook Yorumları