Her 2 Temmuzda yüreğimin volkanı patlar benim. Kimseler bilmez; kendi ateşimde yeniden yanar; acımı yine kendi külüme saklarım.
Bu sabah da sahilde güneşi bekledim. Nesimi’yi getirsin istedim türküleriyle, Metin Altıok’u getirsin şiirleriyle, Asım Abi’yi getirsin solduyusuyla…
Gelmediler…
Bu toprak böylesine dişiyken, bu yurt böylesine anaçken ve sevgi bu kadar yüceyken neden fitnenin fesadın kovanı beynimiz? Niye kibrin ve kinin karanlığından besleniyor kalbimiz? Nedir bizi bizden alan, ruhlarımızı ihtirasın bataklığında boğan ne?
Temmuz isiyle örtüyorum gözlerimi.
Kuşlar, balıklar ve ben
Deniz, ufuk ve pus
Her telinde sakalların
Rüzgar, ateş ve kav
Ve
Ve otuz beş can…
Yüzükoyun toprağa uzanıyorum. Yastığım taş.
“İnanmak kolaydır, düşünmek zor. İnanırken akıl tatildedir, düşünürken eylemde.” diyor toprağım.
“Anlamak- anlatmak, kavramak- kavratmak aklın uyanık olma halidir. İnsanlık varlığını bu aklın uyanık haline borçludur. ”
Aklı temsil edenler, en çok farklılıklardan yararlanacaklarını bilirler. Susturmak, farklıya tahammülsüzlüğün tezahürüdür. Farklının, en acımasız baskılarla susturulduğu toplumlarda akla değer verilmesi bekleyemezsiniz.”
“Sana düşünme melekesi dumura uğratılmış bir halktan söz ediyorum.”
Nesimi’den, Bedrettin’den, Pir Sultan’dan, Deniz Gezmiş’ten, Bahriye Üçok’tan, Turan Dursun’dan…
Serez’den, Karaburun’dan, Yozgat’tan, Maraş’tan, Çorum’dan, Madımak’tan …
Kırımlardan, kıyımlardan, yıkımlardan…
Yalanlardan, talanlardan…
Kör inançtan, boş inançtan ve kör boğazlardan, kör dövüşlerinden…
ve tevekkülle sıfırlanmış bir zamandan…
Sana ne zaman baş kaldırsa, boynu vurulmuş, boyun bükmeyi erdem bellemiş bir halktan söz ediyorum…
“Artık baş kaldırmıyorlar namussuzluğa
Savunmuyorlar kentlerini,
Hatta düşlerini
Doğru da, yanlış da onların değil
Bir bir düşerken değerleri
Geçip gidiyorlar
Silikonlu yüreklerinde
İğdiş edilmiş endişeleri.”
İşgaldeyim diyor başımı yasladığım taş.
“Çiçekleri solmadan içimde saklamak mümkün mü? Bir yolu var mı bildiğin?”
“Sevgi…”
“Başka sevgisi” diye uyarıyor büyük usta Nermi Uygur.
Kalk diyor acım. Veysel’den el al, sen de söyle…
“Ah niye doğdun sarı yıldız
Niye doğdun sarı yıldız mavi yıldız
Evler yıkan beller büken
Kanım döken kervan kıran
Dön, dön, dön, dön, dön; yare doğru dön!”
Dönen yok…
Kervan kıran yıldızlara öyle tutsağız ki, türküler bile uyarmıyor bizi…
Bugün günlerden temmuz acısı.
Sen bana bir omuz ver toprağım, biraz ağlayayım.
Hamdi Topçuoğlu