– Ordan bir poşet uzatsana arkadaş.
– Bizde seçmece yok abi. Seçme veremiyoruz.
– Tamam, öyleyse sen seç. Çarık çürüğü doldurma ama. Evdekiler çok kızıyor.
Torbaya ön taraflardan birkaç tane iri, gösterişli olandan koyuyor. Sonra arka taraftan Eline
ne gelirse… Bir tane çürük veya ezik olsa dünden razıyım. Yarısını öyle koyacak. Adım gibi biliyorum. Pazarda domatesi, patatesi soğanı bile seçemiyoruz. Patlıcanda biberde zaten gözümüz yok. Büyükşehir Belediye Başkanının, İlçemizin başkanını, belediye meclis üyesini, il genel meclisi üyelerini, muhtarı nasıl seçeceğiz. Her lafın başında da sözde okumuş adamız. Adaylardan üç tanesinin adını söyle deseniz. Tıss
Bilgisizliğin elbette ilgisizlikle doğrudan bir bağlantısı var. Bütün yerel yöneticiler içinde bir tek muhtar için bilerek ve isteyerek oy kullanırım. Ötekiler nasıl aday olarak ortaya çıkar, onları kim aday yapar? Hiç bilmem. Yöntemleri bilirim elbette. Temayül yoklaması, ön seçim, merkezden aday yapılan falan filan… Oy verdiğim veya vereceğim adayların benim günlük yaşamımla en ufak bir teması falan yoktur. Son yıllarda telefon falan açanlar oluyor. Efendim siz oyunuzu kime vereceksiniz? Eğer telefon açan kişi belediye meclis üyelerinden bir kaçının adını biliyorsa dişimi kırarım.
Seçimleri eleştirdiğimde partili bir arkadaşım “ bu senin suçun,” demişti. Sen çok ilgisizsin. Partiye gideceksin. Üye olacaksın. Olan biteni takip edeceksin. Bu senin vatandaş sorumluluğun arkadaş demişti. Katılımcı olmaktan uzaksın eleştirisi yapan arkadaşım kendisi apartman yönetimi toplantılarına bile katılmazdı.
Başkasının ne düşündüğünü bilemem. Ben ortada bir seçim falan görmüyorum. Körler seçiyor, sağırlar liste yapıyor, şaşılar onaylıyor. (Bedensel yetersizliği olan insanlardan özür dileyerek söylüyorum.) Oğlan bizim kız bizim. Şen ola seçim şen ola. Şimdi vatan millet Sakarya söylemleri dozunu iyice arttırdı. Söylem ne kadar damardan hatta ciğerden olsa bile beni etkilemiyor. Adaylar gecemizi gündüzümüze katıp size hizmet edeceğiz. Biz gayret edeceğiz siz de destek vereceksiniz. Benim sizin için onlarca projem var. Daha yaşanır bir kent ve çevre sağlayacağız, diyorlar. Bunca yaşa geldim. Hiçbir çıkar amacı gütmeden başkalarına bir yararım dokunsun diye angaryaya balıklama dalan birini görmedim. Vatani görevi angarya kabul eden (3 Kasım 2018 tarihi itibarıyla) 633 844 kişi üstüne para vererek bu işten sıyrılmayı seçmiş. Bence yerel seçim adayları açıkça çıkıp kendi çıkarlarının ne olacağını söyleseler daha dürüst bir süreç yaşanmış olur. Ne kadar maddi çıkar, ne kadar itibar ve ne kadar egonu şişirmeyi amaçlıyorsun kardeşim. Yere atılan bir plastik şişeyi alıp çöp sepetine atan adam bulunmuyor. Neden benim için gece gündüz çalışmayı bu kadar çok istiyorsun? Kafam karışıyor, aklım almıyor.
Eğer siyasi partilerin delege ve üye sistemi, siyasi partiler kanunu ve parti tüzüklerine bir dalsam hiç çıkamam. Oraya gömülüp kalırım. Sizin hiç işiniz gücünüz yok mu? Hepiniz mi emeklisiniz? Ekmeğiniz bol, tuzunuz kuru mu? Eviniz, barkınız, eşiniz, çocuğunuz yok mu? Neden sevdiklerinize zaman ayırmak yerine bir sürü adam havanda su dövüyorsunuz. Genleriniz mi farklı sizin, genetiğiniz mi farklı? Hiçbir çıkarınız yok madem zamanınızı sevdiklerinize ayırın. Daha olmadı komşularınıza ayırın.
Bir de seçimlerin adil ve eşit olmadığı konusu var. Adaylar sokaktaki insanın talepleri doğrultusunda belirlendi. Hepsi sevilen sayılan dürüst insanlar. Vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşuyorlar. Her şey tamam bir tek seçimin adil olması eksik… Bir rüyadayız sanki. Devenin bir tek boynu eğri. Bir partinin uçakları var, çuvallarla parası var, devlet memurlarında oluşturulmuş kocaman bir seçim ordusu var. Onlarca gazetesi ve televizyonu var. Dev bütçeli reklam kampanyaları var. Bunun yanında bağımsız bir adaysanız örneğin hiçbir kaynağınız yok. Pazarlık ederek bastırdığınız birkaç afişinizi komşudan emanet aldığınız bisiklete asıp ortalıkta dolaşacaksınız. Şanslıysanız bir hoparlör ile bir de mikrofon bulabilirsiniz belki. Başka bir sorun daha var. İnsanların büyük bir çoğunluğu oyların doğru sayılmadığı ve tutanaklara doğru girilmediğini düşünüyor. Stalin’in dediği gibi “oyları kimin verdiği değil kimin saydığı önemlidir.”
Ömrümün çoğunu yaşadım. Bir kuş ömrü kadar vadem ya kaldı ya kalmadı. İsteyen coşsun, isteyen heyecanlansın. Yaşamımı boyunca ben hiç kimseyi (Muhtar adayı hariç) bilerek ve isteyerek seçmedim. Ne asılan bayraklar, ne sokaklarda bangır bangır gezenler, ne meydanlarda miting düzenleyenler benim adaylarım olmadı. Bu birkaç yılda bir tekrarlanan basit bir oyun. Üstelik içinde zerre kadar mizah yok. Her seçimde şöyle birkaç haber çıkar. Falanca ilin, filanca ilçesinde Devedikeni Köylüleri sandığa tek bir oy bile atmadı. Su getirmeyen, yolunu yapmayan siyasilere böyle tepki verdiler. İşte ben bu seçimlerde o kızgın köylüleri kendime çok yakın buluyorum.
Şubat 2019 -İzmir
Seyfullah