Biz emekliyiz. Ne düşüneceğiz? Havalar soğudukça kafamız doğalgaz faturalarına takılıyor. Sizi bilmem ama ben markete giderken heyecanlanıyorum. Almasam bile peynir, sucuk, çay, tavuk fiyatlarına bakyorum. Bu gün ne kadar artmışlar acaba? Ben kendi payıma zamlardan şikayet etmeyi bıraktım. Boş boş şikayet etmek, içimden mırıldanır gibi konuşmak nasılsa bir şeyi değiştirmiyor. Bir kaç ihtiyar rafların önünde duruyoruz bazen. Futbol yerine etiketleri konuşuyoruz. Bu bizim günlük eğlencemize dönüştü. Hepimiz aynı hesabın içindeyiz. Seçime gidelim de biz onlara sandıkta gösteririz. Daha önce de böyle konuşmuştüuk. Ama biz sandıkta gösteremedik sandık bize gösterdi. Elini ayıp işareti yaptı ve kolunu salladı.
Bence artık emekliler ve geçim sıkıntısı çekelerle uğraşmaya değmez. Biz kendi kendimize konuşmaya devam edeceğiz. kimse duymayacak ve aldırmayacak. Çünkü artık Suriye’yi düzeltmemiz lazım. Geldiler, çalıştılar, ekonomiye can verdiler. Şimdi bizim onların ekonomisne can verme sıramız geldi. Boynumuzun borcu elbette bir yerde. Sonra belki Irak’ı düzeltiriz. Yemeni, Mısır’ı, Etopyayı veya Pakistanı… Avrupayı da düşünmek lazım. Onların ki de hiç kolay değil. Bizi kıskanmasınlar diye anlara da yardım ederiz belki. Şimdilik biraz sabretsinler. Daha acil yapılacak işlerimiz var.
Biz emekliyiz veya ben emekliyim. Ölye zırt pır bir şeyler düşünmüyorum. Şurda kuş ömrü kadar ömrümüz ya var ya yok. Fakirliğin de bir onuru var. Hem de sevabı çok. Pahallı yyeceklere hevesenmenin bir ahnlamı yok. Pirzola yerine simit yiyebiliriz veya kuru fasülye… Asgari ücret elli bin de olsa harcayacaktık zaten. Örneğin ben hemen gidip kombiyi köklerdim. Arabama benzin bile alırdım. Fakir adamın arabası mı olurmuş. Yanıldık işte on beş yıl önce almış bulunduk. Fakirliğime gölge ediyor zaten üzülüyorum. Birisi çıkar telefonunu, pardon arabanın ruhsatını diyecek diye ödüm kopuyor.
Ben emekliyim, siz çalışmaya devam edin. Ben otuz yedi yol çalışıp emekli olduğum için epey vicdan azabı çekmiştim. Sapasağlam adamsın en az beş yıl daha devam edebilirdin. Şimdi ekonomiye yük , asalak biri olarak yaşamaya devam ediyorsun. Etiketleri takıp edeceğine elini bir iye at. Bir fırında tezgahtarlık yap örneğin. Veya ayakkabı boya. Bizim burada en güzel iş bence güvercinlere atılsın diye buğday satmak. Bir kutu da ben koyayım diyorum. Pet pardakları yem doldurup ablanın uzağında bir yere oturayım. Seni kesin döverler dedi birisi. Öyle bir döverler ki bir daha üç evler meydanından bile geçemezsin. Ben ticare rekabetten söz ediyorum. Onlar kaba kuvvetten. Kim ucuz verirse o kazansın. Veya satış becerileri kullanan kazansın. Dayak mayak nerden çıktı şimdi? Burası dağ başımı? Demokrasi var memlekette. İfade özgürlüğu yoksa bile, meydanlara çıkmak yasaksa bile yine de demokrasi var. Grev yapmak yasaksa ve sendikalı olanların işten atılması olağansa bile demokrasi var kardeşim. Az var belki ama öz var…
Emekliyim ben. Tandoğan Meydanında ne işim var. Havalar da soğuk zaten. Bir hastalanındın mı yandın gitti. Hastane ve ilaç parasının yanında doğalaz faturası ucuz kalır. Etiketleri takip edelim biz yine. Her gün. Bir kaç ihtiyar rafların önünde pahalılıktan şikayet edelim. .
Aralık 2024
Seyfullah