“Evde nakış işleyen, elverişli bir koca bekleyen bir kız olacakken, her şeyi, miras dâhil şeyi reddedip yazmaya koyuldum. Bana biçilmiş rolü elimin tersiyle ittim. Yazgıma isyan ettim. Evi terk edip gazeteciliğe başladım.”
Dido Sotiriu
Buket Uzuner, Marakeş, Hiroşima, Helsinki, Honolulu, Madrid ve Berlin’e kadar birçok yeri gezmiş, gezerken tanıştığı insanlar sayesinde yeni öyküler yazmış başarılı bir yazarımızdır.
Yol boyunca akıllı bir yazar gibi gözlemler yapmış, yemekleri, dilleri, karakterleri evrenselleştirmiş ve gördüğü kentlerin, insanların öykülerini harmanlayarak edebiyatın rüzgârına bırakmıştır.
Onunla ilk defa ‘Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları’ kitabıyla tanıştım. Sonra ‘Yolda’yı okudum. Yedi şehri, yedi dili, yedi yemeği, yedi hikâyeyi birleştiren farklı bir kitaptı, Yolda.
Yazarın yolculuklarını ve yolculuk boyunca yaşadığı maceraları bir solukta okuyuverdim.
Neler yoktu ki kitapta; Amerika’dan tutunda Japonya’ya, Madrid Limuzi’ninden tutunda Berlin Treni’ne kadar daha pek çok şey…
Yazarlığın gözlem gücünü çok iyi kullanmıştı Uzuner. Tabii sadece gözlem gücünü değil, bununla gelen not alma alışkanlığını da.
Zaten bütün yazarların kitapları böyle oluşmaz mı? Dikkatli okuduğunuz zaman onun ne kadar iyi bir yazar olduğunu hemen fark edersiniz.
Bir de kâğıt kalem vardı tabi yazarın yanından ayıramadığı. Biraz profesyonel olanlarsa ses kayıt cihazı ve fotoğraf makinesiyle gezerler.
Özellikle gezi notları yazanlar fotoğraftan asla vazgeçmezler.
Zaten insanın sadece yazarak kuru kuru bir yazar olması beklenemez. İyi bir yazar olmak için resimden, müzikten, fotoğraftan ve derin tarih birikiminden faydalanmak gerekir. Çünkü bütün bu alanlar birbiriyle bağlantılıdır.
Tatile çıkarken oranın iklimi hakkında bilgi edinmeden yola çıkarsanız ya yanarsınız ya da donarsınız. Bu coğrafya bilgisiyle alakalıdır.
Özellikle yabancı turistlerde dikkat ettiğim olgu, tarih bilgisine ve araştırmaya açık olmalarıydı. Sırtlarında kocaman çantaları, ellerinde haritalarıyla daha önce dikkat etmediğimiz yerleri inceliyor, bizim gibi bakıp geçmiyorlardı.
Yolda, kitabında ilgimi çeken bir şey de bölüm sonlarına konulmuş olan yemek tarifleriydi. Kushi Age, Bademli Mahimahi Balığı, Pancake bu yemeklerden bazılarıydı. Hepsi de yapıldığı ülkenin özelliklerini taşıyan milli yemeklerdi.
Bir ülkeye gitmek sadece o ülkenin sokaklarında gezmek, müzelerini görmek değildir. Kıyafetleri, yiyecekleri, içecekleri de oranın kültürüdür. O ülkeyi tanımak için bunları da bilmek gerekir.
Buket Uzuner, kitabında yemeklerden bahsetmeyi bırak, tariflerini de vererek büyük bir jest yapmıştı bize.
Aynı şeyi öbür yazarlar da yapsaydı, kim bilir ne zengin bir menümüz olurdu.
Bu yönüyle Yolda, canlı, albenili, güncel ve merak uyandıran bir kitaptı. İçine konulan tariflerle de tadına tat katmış, çok lezzetli bir çeşni olmuştu.
‘Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları’ kitabıyla da çok renkli başka hayatları anlatıyordu Uzuner. Sırf anlatmakla kalmıyor, o diyarlara alıp götürüyordu bizi.
Gezmeyi çok seven bu gizemli kadın, kimi zaman otobüste, kimi zaman uçakta ama en çokta trende çekilmiş resimleriyle ünlüdür. Kırmızı gözlükleriyle tren penceresinden bakar ya da basamaklardan inerken poz verir bize.
En son TCDD Raillife dergisinde karşılaşmıştım onunla. Yol ve yolculuk üstüne söyleşmişti, samimi ve duygulu bir şekilde.
‘Uzun Beyaz Bulut Gelibolu’ diğer güzel kitabı.
Satırlarında yağmurlar, rüzgârlar var uğultulu tepelerden gelen…
Kitap “Gelibolu’nun ayazı yamandır çarpar” diye, Gelibolu’yu anlatarak başlayıp, yabancı bayan turistin, dedesi Ey-li john Taylor aramasıyla devam ediyor.
Roman akışındaki yer veya mekân ismi bildiren mektuplar anlatımı güçlendirmiş. Bunlardan en gerçekçi ve samimi olanı; Zeytün Askeri Kampı-Mısır yazan mektup.
“Araplar gerçekten fakir. Sokaktaki çocukların ayakları çıplak, ayakkabıları bile yok.”
Ne kadar da gerçekçi bir cümle!
Mısır’a gittiğimde aynı manzarayı ben de görmüştüm. İnsanlar temizlikten mahrum, sürekli dileniyorlardı. Sokaklar çok pis ve bakımsızdı. Tarih barındıran ve turistlerin ziyaret ettiği yerin bu kadar bakımsız olmasına şaşırmıştım.
Suriye’nin arka sokaklarında dolaştığımda da aynı tabloyla karşılaşmıştım. Çocukların perişanlığı; “bahşiş, bahşiş” diye dolaşması, kadınların eğitimsizliği ve ezilmişliği…
Gerek Şam, gerekse Kahire’de iyi oteller vardı, sokaklar temizdi ama başka şehirlerde durum aynı değildi.
Şam’ın, Busra’nın, Kahire’nin merkeziyle Ölüler Şehri’nin aynı tutulamayacağı buna en iyi örnekti.
Buket Uzuner, gezi notları yazan, dikkatli bir gözlemci olmasından dolayı Arapların durumunu çok iyi anlatmıştı.
Kitabın ilerleyen sayfalarında, Ey-li john Taylor ile Alican Taylar’ın ilişkilendirilmesi. Bayan turist Victoria ile Beyaz Hala’nın hiç umulmadık bir anda başlayan dostluğu ve olmayacak tesadüflerin bir araya gelmesi. İlginç bir o kadar da sağlam bir kurgu başarısıydı.
Kapsamlı araştırmanın, sağlam olay örgüsünün ve iyi bir kurgunun tarihsel anlatımıydı, Uzun Beyaz Bulut Gelibolu.
Fazıl Hüsnü Dağlarca da, Gelibolu’nun önemini; “Çanakkale yeni Türkiye’nin önsözüdür,” cümlesiyle en iyi şekilde anlatmıştır.
Ve ‘Hava’ romanı. Buket Uzuner’in son kitabı.
Mavi gözlükleriyle, bolca maviden bahsettiği, mavinin gizemini, mavinin gücünü anlattığı satırları. Toprak, su, hava ve yazılmayan ateş dörtlemesinin bir parçası.
‘Hava’ derin tarih merakı ve iyi bir kurguyla can bulmuştu. İçindeki metinlerin dayanağı sağlam tarih birikimiydi.
Hava’da, Yusuf Has Hacip’ten, Shakespeare’e kadar birçok yazardan alıntı yapılmıştı.
Umay ve Ülgen’den Türkler’in yaşam kaynaklarına, dinlerden Şaman geleneklerine ve doğaya saygıya kadar pek çok şeyden bahsediyordu.
Sümerlerden, Hititlere kadar milletlerin yaşayışları ve inançları anlatılıyordu. Zaten kitabın kapağındaki “Çift Başlı Kartal” içerik hakkında bilgi veriyordu.
Çift Başlı Kartal, kuruluşların armalarında ve amblemlerinde motif olarak kullanılmaktadır. Yükseklik, ululuk timsali kartal, Altay Kaya resimlerinde de vardır. Eski Türklerin kılıç kabzalarında bozkurt, at ve çift başlı kartal bulunmaktadır. Çift başlı kartal, güçlü bir imparatorluğu yansıtan semboldür. Bu yüzden Selçuklu Devleti ‘Çift Başlı Kartal’ sembolünü kullanmıştır.
Yazar, kitabında Kayseri’de bulunan Gevher Hatun heykelinden, heykelin kaybolmasından ve tarihteki değerinin bilinmemesinden de bahsetmiş.
Melike İsmetüddin Gevher Nesibe Hatun ya da bilinen adıyla Gevher Nesibe Sultan, Selçuklu Hükümdarı II. Kılıçarslan’ın kızıdır. 12. Asırda yaşayan Gevher Nesibe, tarih ve ilmi değeri yüksek olan bir eserin yapılmasını vasiyet etmiştir.
Bunun üzerine Şifaiye Gıyasiye Medresesi inşa edilmiştir.
Bu da onun sahip olduğu ileri görüşlülüğün bir göstergesidir.
Gevher Nesibe Hatun ve Sümerlerden bahsettikten sonra Sümer Profesörü Muazzez İlmiye Çığ’dan bahsetmeden geçemeyeceğim. 105 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ’da ‘Hava’ kitabını okuyormuş.
Kitapla beraber, kadın haklarından, tarihteki kadınlardan, film karakteri kadınlara kadar çok şeyi düşündüm.
Filmlerdeki ve kitaplardaki kadın tasvirlerinin eksikliğini ve zayıflığını gördüm.
Özellikle romanlardaki kadın karakterleri çok zayıftı. Bunlardan ilk aklıma gelen Anna Karenina ve Madame Bovary’di. İkisi de zaaflarına yenilen kadınlardı.
Kadınlar geri planda, zayıf, düşünmeyen, yazmayan insanlar gibi düşünülse de aslında durum hiç de öyle değildi.
Harry Potter yazarı J. K. Rowling, Virjinya Wolf, Silviya Plath, Zelda Fitzgerald, George Sand…
Bizdeyse Cahit Uçuk, Peride Celal, Gülten Akın, Sennur Sezer, Didem Madak…
Küçümsenmeyecek derecede başarılı yapıtlar üretmişlerdir.
Özellikle Peride Celal kendi gözlemleriyle kadını akıllı ve yetkin kılmış, pembe hayallerden kurtarıp gerçekliğe kavuşturmuştur.
She Ra, Zeyna, Yıldız Savaşları’ndaki kahramanlar, erkek egemenliğini sarsan en ünlü karakterlerdir. Bu karakterler, kadınların gücünü göstermesi açısından önemli rollere sahiptir.
Özellikle kız çocukları bu tür filmlerle, evde oturan kızlar olmak yerine, kendine güvenen, hayallerinin peşinden koşan bireyler olacaklardır.
Buket Uzuner, kültürel birikimi, kalemindeki canlılık ve yazdığı eserlerle edebiyatımıza çok şey katmış günümüz yazarlarındandır. Özellikle son yazdığı dörtlemeyle, değerli bir yazar olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Ayrıca eserleriyle gelecek kuşaklara örnek olacak başarılı bir kadın yazarımızdır.
Neslihan Minel