-Gevrek ekmek bu gün çıkmadı mı?
-Bir iki dakikaya kadar çıkar.
-Tamam, iki dakika beklerim, dedim. Covid salgını nedeniyle herkesten uzak bir köşede beklemeye başladım. Tezgâhtar kız her zaman güleç biridir. Belki yirminin birkaç yaş üzerinde… Fıkır fıkır, capcanlı, konuşkan… İnsan canlısı. Tam bu işe uygun biri. Benden sonra orta yaşlı bir karı koca geldi. Ekmek çıkana kadar filanca yere uğrayalım deyip gittiler.
Usta kimseyle ilgilenmiyor. Bir makine seriliğinde pasa bezinden küreğe dizdiği hamurları fırının içine sürüp duruyor. Kapak her açıldığında şimdi ekmek çıkacak diye bakışlarımı oraya çeviriyorum. Ama henüz pişmemişler.
Fırına otuz, otuz beş yaşlarında, birkaç günlük sakallı bir adam girdi. Tezgahtar kız ona yöneldi. Eliyle raflara dizilmiş pideleri gösterdi.
Bunlar kaç para?
Dört lira.
Onlar değil aşağıdakiler.
Onlar bayat pide. Tanesi bir lira. Ama serttirler.
Olsun, bunlardan başka yok mu?
İki tane kalmış.
İki tanesi bize yetmez. Yenisi ne zaman gelir?
On ikiden sonra iadeler getirilir.
Tamam, ben o zaman gelirim, dedi. Fırından kimsenin yüzüne bile bakmadan çıkıp gitti.
Öğretmen bal gibi de haklı. Fakirlik iğrençtir. Ama birini aşağılamak, ezmek için söylenmemeli. Fakirlik iğrençtir. İğrenç olmak dışında seçeneksizliktir. Amerika’dan sonra bizde de moda olan ekran vaizlerine sakın inanmayın. Onlar yüz binlerce lira kazanarak bize fakirliğin erdemlerini anlatıyorlar. Ellerine vuran mı var. Kazandıklarıyla mülk almak yerine etrafındaki insanlara dağıtsınlar. Yoksul insanlara. Şimdi tam zamanı… Odun, kömür alsınlar. Elektrik ve doğalgaz faturalarını ödesinler.
Şubat 2021
Seyfullah