8.2 C
İstanbul
21 Kasım 2024, Perşembe
spot_img

GÂVUR ABLA VE İHANETLERİ

Derin karanlıkları olan dağların üzerinden geçiyorum. Kara göller, sazlıklı nehirler ve sonunda beyaz köpüklü dalgalarıyla kıyıya vuran denizi görüyorum. Güneş öyle parlak, denizin üzerine ışıltılarını saçıyor. Ben iki yana kanatlarını açmış uçuyorum, büyük kanatları olan beyaz bir martıyım. Bu bir rüya olmalı. Uçuyorum. Arkamda bıraktığım karanlık dağların, mavi denizin huzurundan sonra bir buğday tarlasının üzerinden geçiyorum. Altın sarısı başakların toprakla karışan kokusu burnuma geliyor. Tarlalar, tarlalar, küçük korular ve İleride bir kasaba var. Yemyeşil ağaçlarla dolu güzel küçük bir kasaba. Evlerin kırmızı çatılarından birine konuyorum. Ne güzel bahçeli bir ev burası? Güller var, beyaz papatyalar. Evin dış bahçe kapısını küçük bir kız açıyor. Onu görüyorum. İki tarafı küçük şimşirlerle sıralanmış patikadan yürüyor. Şimşirleri koklayarak yürüyor. Çiçeklere dokunuyor usulca, sanki selamlıyor bahçeyi. Evin avlusuna yuva yapmış kırlangıç kuşlarının seslerini dinliyor. Ben de onu seyrediyorum. Kısa kâküllü saçları, köfte burnunun üzerinde küçük kahve gözleri var. Sırtında taşıdığı kırmızı mavi cepli çantası sanki ince vücuduna ağır gelmiş. Yedi yaşlarında olmalı. Bir yerden tanıdık geliyor ama kim? Küçük kız elini boynuna atıp, ipe bağlı anahtarı tişörtünün içinden çıkarıyor. Verandadan geçip kapıyı açmak için eğiliyor, kapı açık, içeride birisi olmalı. Eve giriyor.

Evin yan bahçesinde uzun sırıklara dağıtılmış asmalarda üzümler var. Yeşil yeşil iri taneli salkım üzümler. Güneş ışıkları onları küçük misketler gibi parlatıyor. Bir iki tane yesem kim görecek, kim kışt diyecek bana? Kiremitlerde kanadımı açıp uçuyorum, asmanın üzerine konuyorum. Bir tane, bir tane daha amma da lezzetli? Birden bire bir çığlık duyuyorum. Önce korkup sonra da merak edip yine evin kiremitlerine tünüyorum. Ses evin içinden gelmiş olmalı, çok uzak değil! Bir bağırış, bir haykırış, ağlama sesi ile bir çocuk kavgası olmalı? Evin kapısından az önce gördüğüm kız ağlayarak çıkıyor, arkasından başka bir kız çocuğu ama birkaç yaş büyük olmalı, uzun boylu, ablası olduğu belli. Elinde bir tutam kopmuş saç, küçük kıza bağırıyor. Ne söylediği çok net değil. Küçük kız ağlıyor, ağlıyor, canı çok acımış olmalı. Ablası yolmuş saçlarını. Kardeşini hırpalayacak kavga sebebi ne olabilir? Küçük kız canının acıdığına mı, annesizliğine mi, çaresizliğine mi ağlıyor? Evde onu kurtaracak başka kimsenin olmayışına mı? Ablası söylenerek içeriye giriyor, kapıyı kapatıyor. Bahçe avlusuna oturmuş, içini derin derin çeken küçük kıza acıyarak bakıyorum. Gözyaşlarını ve akan burnunu bluzunun alt kısmını tersine çevirerek siliyor. Arada bir hıçkırarak iç geçiriyor. Ceviz ağacına konan guguk kuşunun sesi dikkatini çekiyor, başını kaldırıyor, şişmiş gözleri ile kuşun hangi dalda olduğunu görmeye çalışıyor. Birden kiremitlerden onu izleyen beyaz kuşu, beni görüyor, şaşkın bakışları ile benim meraklı bakışım karşılaşıyor. Ay yüzünü daha iyi görüyorum. Anlıyorum kim olduğunu? O küçük kız benim, benim küçüklüğüm. Saçlarımı yolan da benim öz be öz ablam. Gavur ablam. Rüyamda bir kuş olmuşum ve çocukluk anısına gitmişim.

Gavur diyorum öz ablama. Çünkü kelimenin anlamı, dinsiz imansız olduğu kadar, merhametsiz ve acımasız olarak da ifade etmek için kullanılır. Bir insanın merhametsiz olması, acısı olmayan katı yürekli, katı kalpli, taş yürekli, taş kalpli ve kalpsiz anlamındadır. Peki taş kalpli ne demek? Zalim, duyarsız, duygusuz, hissiz, anlayışsız demek. Zalim ise haksız ve acımasız davranan, Türkçe’de zulüm eden demektir. Zulüm kelimesinin anlamı, güçlü bir kimsenin vicdana aykırı olarak başkasına yaptığı kötü, acımasız, kıyıcı davranış, işkencedir. İşte tüm bu anlamları içinde barındıran kelime “gavur”dur. Öz be öz kardeşini, beni tüm bu kelimelerin anlamlarıyla üzen ablama verdiğim isimdir: “Gavur abla”

Hayatımın belli bir yaşına kadar derin bir sevgiyle bağlı olduğum ablamın beni olumsuz etkileyen tüm davranışlarına ve günahlarına boyun eğerek sessiz kaldığım zamana hep acıdım. Kendimden çok sevdiğim ablamın gözlerinin içine bakarak ve her defasında kardeş sevgisiyle sarılmaya çalıştığım ablamın bu denli gavur olduğunu belli bir yaşa geldiğimde ve en zor günümde anlayacaktım. O ki aynı annenin karnından doğma, aynı kandan candan çıkma, başka kardeşin varlığının olmadığı ve aile sorunlarının içinde bir tek birbirimizin varlığı ile güç alacağımız iki birey, nasıl olur da tek taraflı bir kardeş sevgisi ile büyüdüğümüzü hala anlamaya çalışıyorum ve anlamakta zorluk çekiyorum. Öyle derin bir sevginin içinde ablamın yaptıklarını hiç görmemişim, görmek istememişim belki de? Böyle bir hikayenin içinde yaşamışım. Öz ablamın ne denli gavur olduğunu, anlayamadığım ihanetlerini yıllar sonra rüyalarımda ve hatıralarımın analizlerinde ortaya çıkarıp yazıya dökmek ne acı? İşte bu hikaye de böyle başlıyor. Gerçek ve öz, hiç su katılmamış.

Devam edecek…

Nevriye Gürel

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler