Biliyorum, bu iç çatışmalarım, karamsarlıklarım, umutsuzluklarım bana kalmalı.
Biliyorum, öfkemi kınında saklamalı; dünden daha inanmış ve kararlı olarak son nefesime dek yoluma devam etmeliyim.
Elbette yalnız ve yalnız öğretmen olmayı yaşamlarının gayesi olarak seçmiş tüm meslektaşlarımın öğretmenler gününü içten başarı dileklerimle kutlamalıyım.
Ve elbette bu yolda sonsuzluğa göçenleri en çok da bugün anmak ve şükranlarımı sunmak görevim benim.
Bütün gün sağ olsunlar öğrencilerim meslektaşlarım arayarak bu özel günümü kutladılar.
Onların her geçen daha da ağırlaşan eğitim sisteminin sorunlarının farkında olduklarını görmek benim için gerçek umut ışığı oldu.
Ne var ki ben, onlar onca olumsuzluğu sineye çekerken kendi kendime sormadan edemedim.
Atatürk düşmanlarının baş tacı edilmesini sineye çeken; Atatürk düşmanlığının zamanın geçer akçesi olmasına engel olamayan bir öğretmen olarak, Atatürk’ün kara tahta başına geçip başöğretmenlik yaptığı günü, hiç suçluluk duygusu hissetmeden öğretmenler günü olarak nasıl kutlayabilirim ben?
31 Haziran 1970 tarihinde mezun olan, 1 Temmuz 1970 tarihinde ataması yapılarak maaşı cebine konan bir öğretmen olarak yıllarca atanmayan, saatine 13 TL değer biçilen, sözleşmeli, ücretli diye diye paramparça edilen genç meslektaşlarımdan utanmadan neyi kutlayabilirim ben?
Bizler öğretmen olabilmek için 9 yıl dirsek çürütmüştük. Oysa bugün bakanlık müsteşarından okul müdürüne ilahiyat ve imam hatip mezunları tarafından yönetilen; on binlerce imamın bir gecede öğretmen yapıldığı bir milli eğitimde neyi kutlayabilirim ben?
Selahattin Şimşek, idealist bir cumhuriyet eğitimcisiydi. Gönüllü gittiği Hakkari’de çalışırken 3 Mayıs 1960’da Zap Suyu’nda boğuldu.
Aybüke Yalçın, çiçeği burnunda müzik öğretmeniydi. Selahattin Şimşek’ten 57 yıl sonra Batman’da katledildiğinde 23 yaşındaydı.
Her nerede olursa olsun, yalnızca öğretmen olduğu için şehit olan, yaralanan öğretmenlerimizi anmayan; onlara ya da yakınlarına bir demet çiçeği bile çok gören bir zihniyetin egemen olduğu bir toplumda neyi kutlayabilirim ben?
Atama bekleyen öğretmen sayımız yarım milyonu bulmuş. Son dört yılda atanmadığı için intihar eden öğretmen sayısı 50’li rakamlara çıkmış. Atanması yapılmadığı için inşaatlarda çalışırken iki hafta önce elektrik akımına kapılarak can veren Fedai Altın’ın ardından akan gözyaşları bile kurumamışken neyi kutlamalıyım ben?
Öğretmenlik adanmışlık mesleğidir. Toplumlar, öğretmenlerine değer verdikleri oranda geleceklerinden emin olabilirler.
Bu ülke geleceğe güvenle bakmak istiyorsa her şeyden önce öğretmeni sadece bütçede sayısal değer olarak görmekten vaz geçmeli; öğretmenlik her geçen gün gözleri sıklaştırılan ırıp ağlarından kurtarılmalıdır.
Hamdi Topçuoğlu