İzniniz olsa da olmasa da ilk kez biraz ölçüsüz davranacağım. Boyumu aşan sulara gireceğim. Bana göre dünyada artık üç tür insan var. Kedileri Sevenler. Köpekleri Sevenler. Ve diğerleri. Diğerlerini neden mi sınıflamanın son cümlesinde yazdım. Onlar kedi ve köpek sevenler kadar önemli sayılmazlar da ondan. Kesinlikle defolular. Kuşları sevmek, balıkları, timsah veya yılanları, gergedan hatta karıncayiyenleri sevmek sizi ilk iki kategorinin içine sokamaz. Boşuna dır dır edip kafa ütülemeyin. Susun lütfen. Oturun oturduğunuz yerde.
Ne? Siz köpek mi sevmiyorsunuz? Oldu mu ama şimdi? Siz o zaman insanları da sevemezsiniz. Çünkü köpek sevmeyerler öteki hayvanları da sevemezler. Hayvanları sevmeyen insanı nasıl sevecek? Şaka yapıyorum sanmayın. Bu mantık aynen böyle işliyor. Kem küm edip insanın asabını bozmayın. Komşunun köpeği sabaha kadar durmadan havlıyormuş. Herkesi uykusuz bırakıyormuş. Bu yüzden de apartmanda köpek beslemek doğru değilmiş. Bunlar sizin sevgiden yoksun yüreğinizin taşlaşmış sesi. Sizin gibileri ıssız bir adaya bırakmalı. Kendiniz gibi sevgisiz insanlarla bir adada yaşamaya mahkum edilmelisiniz.
Yürüyüş için gittiğim parkta köpeklerini gezdiren insanlarla karşılaşıyorum. Onlar sadece başka köpek sahibi insanlarla iletişim kuruyorlar. Sizin köpeğiniz mi yok? O zaman zaten muhatap alınacak insan değilsiniz. Belki onun köpeğini severseniz veya köpekli ilgili sorular sorarsanız bir şansınız olabilir. Zaten başkalarıyla ne konuşacaklar. Köpeklerinin sevgisi, sadakati ve arkadaşlığı onlara yeter de artar. Bazen iki köpek sahibi bir araya geliyorlar. Daha önce tanışıp tanışmadıkları hiç önemli değil. Anında samimi bir sohbete başlıyorlar. Diyelim ki haddinizi aşıp kulak kesildiniz. Konuşulanlardan zaten hiç bir şey anlamayacaksınız. Çok cahilsin arkadaşım. Zır cahil… İnsanın bu kadar cahil olmasının farkına varması ise tarifsiz bir keder.
Kibar ve kırılgan insanlar genelde küçük köpekler besliyor. Kenar mahalle çocukları da daha çok pitbullar. Ve köpeklerini birbirinden uzak yerlere bağlıyorlar. Ağaçlara, hatta oyun alanının demirlerine… Varlıklı insanların goldenleri oluyor. Veya çok güzel alman kurtları… Sibirya kurdu da çok popüler. Kanişler, terierler, kukırlar, puglar eskisi kadar moda değil. Böyle bir değerlendirme yüzde yüz doğrudur diyemem. Çünkü kentin en seçkin ve merkezi semtinde kangal ile gezen insanlar gördüm.
Sahipleri daha çok akşam üzerleri köpeklerini yürüyüşe çıkarıyorlar. Hem de çişlerini yapsınlar diye… Bunca yıldır bir kez bile köpeğinin dışkısını alıp çöp tenekesine atan tek bir kişi ile bile karşılaşmadım. Bir belediye köpekler için park düzenlemişti. Birlikte oynaması için özel bir çim alan hatta… Bazı parklara köpeklerin dışkısı için özel poşet kutuları ve çöp tenekeleri koymuştu. Planlama ve düşünce harikaydı. Zehir gibi teorik düşünce pratikte sınıfta kalmıştı. Her yaştan insanın ortak kullanım alanı olan çimenlere, yürüyüş parkurlarına köpeğinin çişini yaptırıp çekip gitmek bizde ata sporu gibi geleneksel bir alışkanlık sanırım. Köpeği her şeyden çok seveceksin. Hatta bunun için komşularınla göze göz, dişe diş kavgalar edeceksin. Gerekirse ev hatta semt değiştireceksin. Ama köpeğin çişi söz konusu olduğunda tıs… Şimdi olmadı işte. Parkta tükürene kızacağız. Sigara izmariti atana, çöplerini bırakana, çekirdek kabuklarını etrafa saçanlara… Sen köpek sevdiğin için neden ayrıcalıklı olacaksın? İş tam tam bu noktada hıyarlıkta eşit olacağız.
Kedi sevenler daha naif insanlar. Daha sessiz ve daha yalnızlar. En azından tek bir kedileri varsa sürekli apartman komşularıyla kavga etmek zorunda kalmıyorlar. Elbette onlarca, hatta yüzlerce kediyi besleyen yaşlı bir kadına her mahallede rastlamak mümkün… Bahçeli bir evi varsa yüzlerce kedi beslemek de komşularla didişmeye neden olmuyor. Eğer bunu kapınızın önünde yapıyorsanız yandı gülüm keten helva. Diğerleri diye sınıflandırdığım o cahil, o acımasız ve hayvan sevmeyenler ille sorun çıkarırlar. Onlarca kedi bir arada olunca elbette yiyecek artıkları bütün sokağa dağılıyor. Her yiyen, içen canlı gibi zamanı gelince boşaltım yapmalarından daha doğal ne olabilir? Komşular bir yandan kedi hastası bu yaşlı kadına kızarken, öte yanda sahipsiz hayvanları getirip onun kapısına bırakırlar. Ve arkalarına bile bakmadan kaçıp giderler. Sanki kediler için bir cami avlusudur.
Bir sevdiğim anlatmıştı. Kışın kasabanın sokaklarındaki başıboş köpek sayısı artıyormuş. Yazın ise azalıyormuş. Baharda sokaktan alıp yaz boyunca besledikleri köpekleri kışın yine getirip sokaklara geri bırakıyorlarmış. Neden dedim? Yazın fındık bahçelerinde köpek lazım oluyormuş. Köpeklerin sesinden çekinen domuzlar fındıklıklara girmiyorlarmış. Benim büyüdüğüm kasabada eşekler için böyle bir durum söz konusuydu. Kışın başıboş bırakılan eşekler baharda alınıp tütün için kullanılırdı. Tütün bitince bağlara götürüp salıverilirlerdi. Çok eski tarihlerden söz ediyorum. Yetmişli yıllardan falan… Sucuk imalatçılarının eşeklere dadanmasından önceki zamanlardan… Şimdi sokak hayvanları genelde toplanıp barınaklara götürülüyor. Şehir dışındaki gözlerden uzak barınaklara… Yüzlerce, binlerce hayvanın bakımı çok para ve insan gücü gerektirdiği için genelde orada azar azar öldürülüyorlar. Öldürülüyorlar dersek ayıp olur. İtlaf ediliyorlar. Üşenmedim sözlüğe baktım. (Yok etme, telef etme) Toplu katliam gibi bir anlamı var.
Köpeklerin başıboş bırakılması, sahipleri tarafından terk edilmesi sadece bize özgü bir şey değil. Yaz tatilinde yurtdışına tatile gitme alışkanlığının yaygın olduğu Avrupa ülkelerinde de çok oluyormuş. Köpek, kedi veya diğer evcil hayvanlar için oteller varmış ama bunlar çok pahalıymış. Tatile gitmek isteyenler birden hayvan sevgilerini kaldırıp atabiliyorlarmış. Bu konuda internette bir sorgulama yaptığınızda çok şaşırtıcı bilgilerle karışılacaksınız. Sevgisi ve insanlığı sezonluk olan ne çok insan var. Diğerlerini ağzıma bile almaya değmez…
Benim yetiştiğim kültür biraz fazla rasyoneldir. Geçmiş yıllarda iki kanaryam vardı. Babam misafir olarak evime geldi. Kafesi görünce bir üstten baktı, bir arkadan, bir yandan. Ne işe yarar bunlar dedi. Baba, çok güzel ötüyorlar dedim. Ötünce ne olacak? Bedava yem yiyorlar. İki civciv alsan piliç olurdu. Kesip afiyetle yerdin, dedi. Koyunun varsa köpeğin olmalı, yumurta için tavuğun, et ve süt için keçin, koyunun veya ineğin. Evde veya samanlıkta fare oluyorsa kedi beslersin. Civcivleri alıyorsa atmacaları vurursun. Tavukları alıyorsa çakalı ve tilkiyi… Bazen kümese gelincik veya sansar da dadanabilir. O zaman mecburen onları da vurursun. Hayvan bir ihtiyacı karşılasın diye beslenir. O zamanlardan bu güne köprünün altından çok sular geçti.
Hayvanları severim. Ama hayvan beslemek büyük sorumluluk, zaman ve özen gerektirir. Küçük bir bebeğiniz varmış gibi hareket etmek zorunda kalırsınız. İşte tam bu noktada batıyorum. Artık küçük bir bebeğin sorumluğu ile yaşamak bana zor geliyor.
Son zamanlarda köpeği, kedisi olsun olmasın yanında mama taşıyan, karşılaştığı sokak hayvanlarını besleyen bir insan türü gelişti. Siz gazetelere ve televizyonlara aldırmayın. Sokak hayvanları eskisinden çok daha rahat yaşıyor. Uyuza yakalanan hayvanlara kıyma içine gizlenmiş haplar verip tedavi bile ediyorlar. Şaka değil gönüllü veterinerlik yapan insanlardan söz ediyorum. Beslenme ve koruma sonucunda sokak kedilerinin ve sokak köpeklerinin hiç olmadığı kadar yüksek kalabalıklara ulaştıklarını düşünüyorum. Elbette bununla ilgili geçmiş yıllara ait istatistiki bilgiler mevcut değil. Yaşamımın hiçbir döneminde bu kadar çok hayvanı sokakta gördüğümü hatırlamıyorum. Doğadaki hayvanlar ve yaban hayatı konusunda aynı duyarlılık oluşturulamadı. Belki göz önünde olmadıkları içindir. Onları sadece avcılar düşünüyor. Düşünceleri tüfeğin namlusunun göz, gez, arpacık hizasından ibaret. Kendilerini doğa dostu, sporcu falan gibi sevimli sözcüklerle tanımlamaları bende olumlu etki falan yaratmıyor. Bence mevsimi geldiği için avlanabilecek kadar çok yabani hayvanımız yok. Göç nedeniyle boşalan bölgelerde insan azlığından dolayı kısmi iyileşmeler var. Ama hepsi o kadar.
Bir de köpek ve kedi besleyenlerden nefret eden insanlar var. İnsan sevmeyi köpek ve kedi sevme referanslı ele alırsak onlar ötekilerin bir alt kategorisini oluşturuyor. Bunların bir kısmı inançları gereğince böyle duygular besliyor. Kimse dillendirmek istemiyor ama bazı mezhepler köpeği mekruh olarak değerlendiriyor. Beslemeyi bırak köpek resminden bile iğreniyorlar. Bir de her şeyden nefret eden insanlar var. Her canlıdan, kendisi gibi bakmayan, görmeyen, düşünmeyen tüm insanlardan… Şairin dediği gibi onlar akarsuyun bile düşmanı. Meyve çağındaki ağacın da… Hijyen takıntısı nedeniyle ve kendi temizlik ölçüleri gereğince hayvanlardan tiksinen insanlar da var. Kedi tüyü, köpek kılı, piresi, kenesi… Neden herkes kedileri ve köpekleri sevsin ki? Hayvanları severim. Karıncaları, arıları, balıkları, kuşları… Özellikle sincap ve su samurlarını… Sevgim kedi veya köpek odaklı değil. Hayvan beslemeyi sevmiyorum. Çok emek ve zaman istiyorlar. Hatta para… Hem cimriyim ben, hem de haylazım…
Ekim 2018 -İzmir
Seyfullah