Sevgili arkadaşım şaşkın örümcek,
Mektubunu aldım. Çok memnun oldum. Ben de seni memnun etmek ve solduğun soruyu yanıtlamak için bu satırları yazıyorum. Nasılsın, iyi misin, hoş musun, dolu musun, boş musun? Eğer beni soracak olursan; orta direkten hallice, bahçelerde börülceyim. Dertli vatandaşın yüreği kadar dolu, cebi kadar boşum. Gündüz ayık, gece sarhoşum.
Sevgili kardeşim, konut sorunundan dem vuruyor; “Artık eskisi gibi istediğim yere yuva kuramıyor, ağlarımı geremiyorum” diyorsun. Gel bana da hemen yuvanı yapıvereyim. Yuva yapmak deyince hemen kötüye yorumlama. Sana yuva yapmanın ve orada tehlikesizce yaşamanın yolunu yordamını öğreteceğimi söylemek istiyorum. Önce kendimden söz edeyim. Ben bulunduğum yere kavuşuncaya kadar ne çileler çektim bir bilsen. Zamlardan başı dönen, dar gelirli, bol giderli vatandaşlardan beter oldum. Başıma gelenleri anlatıvereyim de ders al.
Önce bahçeli evlerde yuva kurmuştum. Yeşilliklerin arasında dolaşıyor, mis gibi çiçek kokularını içime çekiyordum. Mutluluğuma diyecek yoktu. İnsanlar da öyleydi ama huzur battı, daha çok para kazanmak hırsıyla bahçeli evleri yıktırıp yerine kuşsuz, çiçeksiz apartmanlar diktirdiler. Çevreyi kirlettikleri yetmiyormuş gibi kendilerini ve çocuklarını sefertası gibi dairelere hapsettiler; doğayı, doğallığı mahvettiler. Bahçeli evlere alıştığım için ne yapacağımı bilemedim. Üstelik nereye gitsem güçlük çıkardılar. İlk gittiğim yerde, “Burası örümcek saray takımını tutanlarındır; kanı sarı kırmızı akmayanlar yanımızda duramazlar” diye bağırdılar. İkincisinde, “En büyük örümcek fener demezsen, sarı lacivert renkler için canını vermezsen sana burada yer yok” diye kapıyı gösterdiler.
Bir başkasında, “Biz burayı hemşerilerimiz için parselledik. Aramıza yabancıları almıyoruz” dediler. Hangi tarikattan olduğumu soranlar, oy verdiğim partiyi öğrenmek isteyenler bile oldu. Bir tarikatın yeri hoşuma gitmişti. “Ben de sizdenim” diyerek yanlarında demir atmaya hazırlanıyordum ama kafalarındaki örümcekler rahatsız oldular, “Biz varken sana burada yer yok. Takiyye mi yapıyorsun, yoksa casus musun nesin?” beni oradan kovdular. Herhalde rahatlarını kaçıracağımdan korktular…
Neyse, lafı fazla uzatıp başını ağrıtmayayım dostum. Sonunda bir bekar gencin evinde ağlarımı gerip yuvamı kurabildim ve bir süre rahatım bozulmadı ama orada da fazla kalamadım. Bizimki bir kıza tutuldu, onu evine çağırdı. Kendisine hoş görünmek için her tarafı silip süpürdü. Elinin erişemeyeceği bir köşeye kaçtım. Delikanlının sevgilisi geldi. Oturup konuştular, gülüp oynadılar. Delikanlı kızı öpmek istedi. Kız cilve yaptı, “Yapma! Görürler sonra, utanırım” dedi. Delikanlı perdeleri kapadı, kıza sarıldı, “Şimdi bizi kimse göremez artık. Çekinip utanmana gerek yok” diye konuştu. Kızın gözü bana takıldı, “Bu var ya işte! Hani beni erkek sinekten bile kıskanırdın. Erkek galiba. Bana yiyecek gibi bakıyor” deyip bacaklarını örttü, açılan göğsünü kapadı.
Bunun üzerine bizimki aşka geldi, bir sandalyeye çıkıp ağlarımı darmadağın etti. Neredeyse beni de duvara yapıştıracaktı ama atik davrandım, oradan arkama bakmadan kaçtım. Kaçarken o dişi örümceğin şöyle dediğini duydum: “Aslanım benim! Bir vuruşta örümcek ağını parçalayıverdin. Artık öpücüğü hak ettin. Evlendiğimizde evimizdeki örümcek ağlarını temizlemek sana düşüyor bundan böyle. Bu görevi hele bir aksat; yoksa kirazlarımın, elmalarımın yanına yaklaşamazsın!”
Daha buna benzemez çok yer değiştirdim. Kimisinde ağlarımı gerdiğim ev satıldı. Yeni ev sahipleri aşkla şevkle evi dipten tırnağa öyle bir temizlediler ki, yuva yapacak yer bulamadım. Kimisinde kiracılar, ev sahiplerine hoş görünmek için ortada ağ kuracak bir köşe bırakmadılar. Kimisinde çocuklar sık sık yuvamı bozarak rahatımı huzurumu kaçırdı…
Sevgili dostum, sakın bunları okuyunca karamsarlığa kapılma, kötümser olma. Bu kadar çile çektim, işkence gördüm ama sonunda rahata huzura kavuştum. Bunun nasıl olduğunu yazıvereyim, sen de uygula. Her derdin bir çaresi olduğunu unutma!
Baktım ki kitap fiyatları çok pahalı. Kitap yazanlar, kitap okuyanlar suçlanıyor, hapse tıkılıyorlar, televizyonlarda kitaplar suç aleti gibi sergileniyor. Zaten cep telefonlarında mesaj yazmak, bilgisayar aracılığıyla haberleşmek, televizyon ve video seyretmek moda olalı kitapların yüzüne bakan yok. Hemen kafamı çalıştırdım ve bir kitaplığa ağlarımı gerdim, yuvamı kurdum. Kitapçılar, kitaplıklar sinek avladığı için kimse rahatsız etmiyor, ekmek elden, su gölden yaşıyorum, canım sıkılınca inler cinler top oynarken seyrediyorum, kimi zaman da aralarına karışıyor, kültür takımına gol yağdırıyorum…
Aynı şeyi sana da öneririm. Kitaplıklar bizi bekliyor.
Hadi hoşça kal! Bol kitaplı günler dileğiyle.
Arkadaşın, dostun Pişkin Örümcek
Erhan Tığlı