Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat…
Atları rüzgâr…
Nazım Hikmet
Bu hafta “Rüzgâr Kanatlı Atlar” sergisi açıldı Kadıköy’de. Benim de katıldığım sergide birbirinden farklı at resimleri vardı. Kimi sadece yüzünü, kimiyse dörtnala koşarken yapmıştı.
Farklı kesimden ressamların eserlerini çok sayıda kişi ziyarete geldi.
Sıcak sohbetlerin yapıldığı dar Cephe Art Galerisi’nin sahibi Mustafa Uçan ve sergi küratörü Güler Çelik konuklarla tek tek ilgilendi.
Saatlerce süren programda yeni dostlar edindim ve atlar hakkında bilmediğim çok şeyi öğrendim.
Atgiller familyasından gelen, yabani türlerden insana en yakın olan hayvan attır. En az 5.000 yıl önce evcilleştirildiğine inanılır.
Erkeği aygır, dişisi kısrak, yavrusu tay, iğdiş edilmişiyse beygir’dir.
Arap, Midilli, İngiliz, Çin ve Felemenk en önemli at türleridir.
Atlar, insanlardan yedi kat daha duygusaldır ve 20-30 yıl yaşayabilirler.
At arabalarının, Mezopotamya, Anadolu, Pers, Mısır, Grek ülkelerinde kullanıldığı resimlerle ispatlanmıştır. Bu da atın o dönemde savaş, ulaşım, ticaret, çiftlik aracı olarak kullanıldığının ispatıdır.
Özellikle süvariler, savaş alanlarında görev yapan kurtarıcı savaşçılar olmuşlardır.
Ayrıca savaş tazminatı olarak kullanıldığı gibi fidye alırken ya da öderken de kullanılmıştır.
Türkler, Moğollar gibi bozkır (step) insanları ve göçebe toplumlar için ne kadar önemliyse, Kızılderililer, kovboylar ve Avrupalılar için de o kadar önemlidir at.
Araştırmalar sonucunda atı ilk evcilleştirenlerin Türkler ya da Moğollar olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden olacak ki halen Viyana sokaklarında, saray geçişlerinde, atların ayak seslerini duyabilirsiniz.
Hofburg Sarayı’nın girişinde, İmparator Joseph’in at üstünde heykeli vardır. Yine Atatürk’ün, Fatih Sultan Mehmet’in ve diğer büyük liderlerin at üstünde yapılmış resimleri vardır.
Roma’daki Piazza di Spagna’da gezinti için bekleyen paytonlar vardır.
Adalar’da halen ulaşım aracı olarak fayton kullanılmaktadır.
Ve kültürümüzde at.
“At-avrat-silah” üçlüsü kültürümüzde çok önemlidir. ‘At, avrat, pusat emanet edilmez’ atasözümüz bu konunun önemini anlatmaktadır.
Dünya tarihinde çok önemli yere sahip olan hayvanlar, Türk milleti için daha bir önemlidir. Bu arkeolojik kazılarla ve antropolojik bulgularla ispatlanmıştır.
‘Diğerleri ata biner, Türkler ise at üstünde yaşar’ sözü bunun ispatıdır.
‘Türklerde devlet, at üzerinde kurulmakta ve at üzerinde yönetilmekteydi’ ifadesi de başka bir açıklayıcı cümledir.
“Sakın bir çiviyi küçümseme; bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır!’ sözü çok önemlidir.
‘Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı kurtarır’ sözü de vardır atasözlerimiz arasında.
“Ayranı yok içmeye, atla gider çeşmeye.” der başka bir atasözümüz.
Bu güzel atlar, tarih sayfasından sıyrılıp, günümüz dünyasına esin kaynağı olmuş ve birçok markaya ismini vermiştir.
Mustang, tabiatın ortasındaki vahşi at demektir ve ataları Kuzey Amerika’nın vahşi atıdır.
Pegasus (uçan at) yunan mitolojisinden havayollarına, oradan da semalarımıza yükselmiştir.
Unicorn (tek boynuzlu) at, çizgi film kahramanı olduğu kadar, oyuncakçı dükkânlarının başköşesine de yerleşmiştir.
Kafası ve gövdesi insan, belden aşağısı at olan kötü Sentor, Grek medeniyetinden tarih kitaplarımıza sızmıştır.
Bundan başka filmlerde kahramanı at olan başkarakterler vardır; Doru, Deamer, Siyah İnci vs…
Bunun yanında, eski tapınaklarda, tablolarda, mozaiklerde de yerini almıştır.
Özellikle uçan atlar, birçok filmin ve tablonun konusu olmuştur.
Ayrıca Avusturya’da belli zamanlar da uçan at gösterileri yapılmaktadır.
Tarihte sahipleriyle beraber anılan, kitaplara konu olan atlar da vardır.
Bukefalos, Büyük İskender’in, Kanthaka, Buda’nın, Marengo, Napolyon Bonapart’ın
Düldül, Red Kit’in, Rosinenta, Donkişot’un atıdır.
Ve edebiyatımızda sadece atla ilgili olan; ‘rahşiyye’ denilen bir tür vardır.
İnsan ırkına en yakın olan bu samimi dostlar, yazarların, şairlerin eserlerine de konu olmuştur. Cengiz Aytmatov’un Elveda Gül Sarı’sı buna en güzel örnektir.
Yahya Kemal Beyatlı;
“Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik /bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “ilerle!/bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle.” der bir şiirinde.
Turgut Uyar ise;
“Eylül toparlandı gitti, işte ekim falan da gider bu gidişle, tarihe gömülen koca koca atlar, tarihe gömülür o kadar.”
Yaşar Kemal de;
“O güzel insanlar güzel atlara binip gittiler.” der, hüzünlü bir kalple.
Çift sürmek, yük taşımak, bilginin yayılması, iletişim kurmak, keşif yapmak, avlanmak, cenk etmek, meyve toplamak için kullanılan atlar, kültürlerin kaynaştırmasını da sağlamıştır.
Özellikle kovboy filmlerindeki posta arabaları, atların insanlığın gelişmesinde ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Şimdi nasıl Elizabeth, Sarı Kız at yarışlarının zengin kahramanlarıysa, o dönemde de Türkler için o kadar önemliydi. Bu yüzden cirit oyunlarının kahramanı olmuştur bu güzel hayvanlar.
Eskiden çocuklar doğar doğmaz atla karşılaşırdı göçebe toplumlarda. Oba denen çadırın kapısında sefere hazır eyerli iki at hazır bulunurdu. Çocuklar iki yaşında ata binmeye başlardı.
Şimdiyse Midilli onların en sevdiği at oldu. Bu yüzden oyun alanlarında midilliler sefer yapıyor çocukları eğlendirmek için.
Engelli çocukların eğitiminde de at önemlidir. Atla erken tanışan çocuklar, kendini daha güçlü hisseder, daha sosyal olur. Bu da onların eğitimine olumlu yönde katkısı olduğunu gösterir.
Hayvan deyip geçtiğimiz, bazen istemeden de olsa zarar verdiğimiz, duygularının olduğunu unuttuğumuz, bu insan dostlarına biraz daha dikkatli bakmanız dileğiyle…
Neslihan Minel