Kafana ne oldu?
Boş ver, uzun hikaye…
Dayak mı yedin yoksa?
Hem de ne dayak? Yer misin yemez misin?
Eşin mi dövdü?
Keşke o dövseydi. Hiç olmazsa evde kalırdı. Bütün sokağa rezil olmazdık.
Atıyorsun değil mi?
Yok be ne atması. Ödemiş’de istasyona yürüyordum. Yürüdüğüm kaldırıma güneş düşüyordu. Sokağın karşısına geçtim. Böylesini siz bile görmemişsinizdir. Gerçek ötesi, başka bir dünyadan sanki. İnsan nasıl bu kadar güzel olabilir? Bu kadar kadın, bu kadar dişi, bu kadar çekici… İçimdeki hayvan pat diye dışarı çıktı.
Uf yavrum, dedim. Hepsi senin mi?
Yok yarısını komşudan ödünç aldım, salak, dedi. Çantası ne zaman uçtu, tokası ne zaman kafamı elma gibi kesti. Ayırdına bile varamadım. Ben kendime geldiğimde o çoktan geçip gitmişti. Çantayı yedik, tamam hem de hak ettik. Ama keşke biraz daha bakabilseydim.
Bal gibi de atıyorsun. Anam, avradım olsun atıyorsun.
Ne olmuş atıyorsam. Bir kere de kesme şu hevesimin önünü be. Bırak bir kere de yalan söylemenin tadına varayım.
Yalanı boş ver, gerçekten başına ne oldu? İstasyon ve kaldırım faslı doğru. Önümde iki genç yürüyordu.Ellerinde kocaman bir koli cam kavanoz. İkisi iki ucundan tutmuş önümden gidiyorlardı. Nasıl olduysa naylon ambalaj yırtılıverdi. Kavanozlar şangır şungur asfalta. İçim acıdı. Onlara bakayım derken ağacın gölgesine saklanmış trafik tabelasını göremedim. Başımda şimşek çakınca giydirdiğini anca anlayabildim. Kanıyor falan dediler. Canımın yandığına değil etraftan bakanlardan utandım. İnsan kocaman tabelayı görmez mi? Neymiş efendim oradan sağa dönülmemiş. Siz istiyorsunuz diye Ödemiş’liler sadece sola mı dönecek. İnsanların siyasi tercihinden size ne?. İster sağa dönerler, ister sola…. İsterlerse de düz giderler. Hay o tabelayı oraya koyan demokrasi düşmanının…
Eylül 2024 Sinop
Seyfullah