Fikret, bu ulusun yetiştirdiği en büyük şairlerden biri. Dahası o Atatürk’ün kurtuluş düşüncesine ve yeni bir devlet kurma ülküsüne ışık tutmuş bir vatansever.
O, aynı Galatasaray Lisesi’nin unutulmaz müdürü, “Şermin” ile çocuklarımıza, “Haluk’un Defteri” ile gençlerimize seslenen ilk şiirleri yazmış eğitimci.
Fikret, eğitimde şiddete, şiddetle karşı biri.
Dün görünce mezarını
O tokadı hatırladım
Yanağım yandı ağladım (Şermin, Ezan)
Şermin’i ağlatan büyükbabanın dini bilgiler öğretirken attığı tokattır.
“Şermin umacıdan korkar/ Zannedenler yanılırlar.
Hayır, Şermin’de doğrusu/Yoktur umacı korkusu.
Eskiden o da korkarmış/ Onu da korkuturlarmış:
“Umacı geliyor!” diye;/ Çocuk, aldanır her şeye.
Ama artık yüreğini/ Oynatmıyor ne ecinni
Ne cadı, ne dev, ne şeytan;/Çünkü… çünkü hepsi yalan.
O, Umacı şiirinde çocuklara Şermin’in ağzından böyle seslenirken Haluk’un Amentüsü’nde gençlere;
Boş inanç yerin dibine geçecek, yok olacak,
Aklın, o ulu büyücünün hüneriyle, inandım.
Bir gün yapacak teknik şu kara toprağı altın,
Her şey olacak bilim gücüyle… inandım.
dizeleriyle aklın ve bilimin rehberliğini anlatır.
Geliniz bir kaç anıyla onun eğitimciliğine biraz daha yakından bakalım:
Bab-ı Âli’de bir isyan olur. Yeniçeriler ayaklanır.
– Farmasonların başı Galatasaray’dadır!
Kastedilen Tevfik Fikret’tir.
Görevliler kapıları kapatıp arkadan dayaklarlar. Bu arada Fikret’e gelen Fransız Müdür Yardımcısı:
– Okula Fransız bayrağı çekelim. Fransız elçiliği sanıp giderler, der.
Fikret :
– Türk okulunda yalnız Türk bayrağı dalgalanır, sözleriyle reddeder yardımcısının önerisini.
Bu arada asiler de kapıya yığılır. Fikret, kalabalığa dönüp:
– Bu kör kuvvet, birçok yeri yakıp yıktığı gibi bu irfan yuvasını da yıkabilir. Fakat bunu yapabilmeniz için benim gövdemi de çiğneyip geçmeniz gerekir, diye bağırır.
Kalabalık bir süre sonra kendiliğinden dağılır.
NOT: BAĞIMSIZLIK MI, BİLİM Mİ?
İKİSİ BİRDEN BEYLER HANIMLAR, İKİSİ BİRDEN…
***
Tevfik Fikret, Galatasaray Lisesinde müdürdür. Bir bey gelir ricada bulunur.
– Oğlum okulu çabuk bitirip hayata atılmak istiyor. Acaba mümkün müdür?
Fikret gülümser:
– Niçin mümkün olmasın? Bu hayattaki gayesine bağlıdır. Allah bile kabağı iki ayda yetiştirdiği halde bir çınarı yetiştirinceye dek yüz yıl geçer.
NOT: KABAK MI, ÇINAR MI YETİŞTİRİYORUZ SİZCE?
***
Koridor duvarına bir genç imzasını atmıştı. Fikret bunu gördü. Çocuk suratında şaklaşacak tokadı bekliyordu. Ama o suçluya değil, duvara doğru yürüdü ve cebinden bir silgi çıkardı, duvarı sildi. Yürüdü gitti…
Bir süre sonra müdür odasının kapısı çaldı. Gelen çocuktu. Ağlaya ağlaya Fikret’in eline kapandı.
NOT: SİZ FİKRET’İN YAPTIĞINI YAPINIZ. AMA KARŞINIZDA FİKRET’İN AĞLAYAN ÖĞRENCİSİNİ GÖRMEYECEĞİNİZ MUHTEMELDİR, BİLESİNİZ.
***
Fikret yenilikçiydi. Bu yüzden eskiyi savunan öğretmenler onu pek sevmezdi. Bir Farsça sınavında kapıyı vurup ayırtmanları selamlayıp bir köşeye oturmuş. Saldırgan mollalardan biri, açmış ağzını yummuş gözünü:
– Şimdiki şairler…” deyip Fikret ve arkadaşlarını yerden yere vurmuş.
Bir ara Fikret izin alıp öğrenciye bir soru sormak istemiş.
Molla:
– Sor bakalım, ne soracakmışsın?
Fikret:
– Natıraşide, napuhte sözcüklerinin Türkçe anlamlarını söyler misin?
Çocuk:
– Yontulmamış, pişmemiş demektir, Müdür Bey, diye yanıtlayınca Fikret hüzünle boynunu bükmüş:
– Ya…Evladım… Yontulmamış, pişmemiş…Hâm! Hâm!
Sınav kurulunu saygıyla selamlayıp çıkmış.
Molla arkasından mırıldanıyormuş:
– Müdür Bey bunları bize dedi galiba…
NOT: PARAYLA İMANIN KİMDE OLDUĞU BELLİ OLMAZ DER KİMİLERİ. AMA KİMDE OLDUĞU BELLİ OLAN BİR ŞEY VARDIR : BİLGİ
HEM KENDİNİ, HEM HADDİNİ BİLMEK…
***
Okulun yemekhanesinde sorunlar vardır. Öğrenciler kabakları bardakları özenli kullanmamaktadır. Yemekhane görevlisi Fikret’e gelir, durumu Fikret’e şikâyet eder. Fikret yemekhaneye gider. Her şeyi yerinde görür.
– Derhal yemekhanenin tüm tabak, tencere, kaşık, çatal, bardak ve masa örtüleri yenilensin ve her şeyin en iyisi verilsin çocuklara der.
Görevliler:
– Aman Müdür Bey, biz bunları yenilemeye para yetiştiremiyoruz. İyisini kırdıklarında ne yaparız, derler.
Fikret:
– Siz hele bir de benim dediğimi deneyin der.
Görevliler, çaresiz, denileni yapar. İlginçtir o günden sonra Yemekhanede kırıp dökme olayı kalkar.
NOT: ÇOCUKLARIMIZA EN İYİYİ, EN GÜZELİ, EN DOĞRUYU SUNALIM. ONLAR İYİNİN, GÜZELİN VE DOĞRUNUN DEĞERİNİ BAŞKA NASIL ÖĞRENEBİLİRLER Kİ!
***
Bir gezide Atatürk’ün çevresinde gençler toplanmış. Atatürk onlarla söyleşiyor. Konu edebiyat. Atatürk, Fikret’e hayranlığını anlatıyor gençlere.
– Ondaki heybet, vakur hiçbir şairimizde yok, diyor.
Sonra gençlerin Fikret’ten şiirler okumalarını istiyor. Gençlerden ses çıkmıyor. Kızmıyor.
– Bilmelisiniz; ama çekiniyorsunuz belki de, diyor.
Gençlerden biri:
– Ben, Ferda’yı ezbere biliyorum Atam, deyince Atatürk çok mutlu oluyor. Ferda’yı kendisi okumaya başlıyor:
Gençler bütün ümmid-i vatan şimdi sizdedir;
Her şey sizin, vatan da sizin, şeref de sizin.
…
Yükselmeli, dokunmalı alnın semalara
Doymaz beşer dedikleri kuş itilalara
Uğraş didin, ara bul, koş atıl bağır
Durak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır.
NOT : GELECEĞE İNANAN ÖNDERLERİN EN ÖNEMLİ SİLAHI GENÇLERE GÜVENDİR. GENÇLİKTEN KUŞKU DUYANLARIN KULAĞINA KÜPE OLUR UMARIM.
Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867’de doğmuştu; üç gün önce 150 yaşına girdi. Aşiyan Müzesi ve İzmir Tevfik Fikret Okullarının dışında gazetelerde onunla ilgili tek anma etkinliğine rastlamadım.
Gönül isterdi, ilköğretim ve ortaöğretim okullarında onun 150. yaşı kutlansın. Eğitimciler ondan yararlansın. Eğitim Fakültelerinde eğitimci, Edebiyat Fakültelerinde yurtsever şair kimliği tartışılsın.
Ancak Milli Eğitimimizin ve üniversitelerimizin içler acısı hali ortada. Tarikat yuvalarında çocuk tacizi, okulda şiddet haberleriyle sarsılmadığımız gün yok. Çocuklarımızın kafalarını hurafeyle doldurup kalplerini korkuyla kurutmaya çalışan bir devirden geçtiğimiz ne yazık ki acı bir gerçek.
Böyle bir düzeni yaratanların Tevfik Fikret adını bile duymak istemeyeceklerini elbette çok iyi biliyorum. Benimkisi tarihe not düşmekten öte bir şey değil.
150. yaşın kutlu olsun örnek eğitimcim, şairim ve vatanseverim Tevfik Fikret.
Hamdi Topçuoğlu