Uludağ mı daha çok bilinir? Yoksa Bursa mı? Bence ikisi bir arada… Şekerli paket kahve gibi yani? Peki; Bursa’da yaşayanlar için Uludağ çok mu önemlidir? Hiç sanmam. Kış gelince elbette karlı doruklarına bakarız. İçimiz ferahlar, keyfimiz gelir. Ama hiç kimse Uludağ manzaralı bir evim olsun dememiştir. Böyle bir otel de yok sanırım. Yani hem olmazsa olmaz, hem de olsa ne yazar olmasa ne? Bursa ovaya bakar: Uludağ’ın eteklerinden eskiden ova olan şimdi bina denizine dönmüş Gürsu, Çağrışan, Kestel, Demirtaş’a Binlerce işletmenin yer aldığı beş veya altı farklı sanayi bölgesine bakar.
Bursa’lı Uludağ’a çok sık çıkar mı? Hiç sanmam. Mutlaka bir veya iki kez çıkmıştır. Hatta birinde illa teleferik kullanmıştır. Zaten çok yakın bir zamana kadar (İki veya üç sene) teleferik sadece Sarıalan’a kadar çıkıyordu. Oteller bölgesine ve kayak pistlerinin bulunduğu bölgeye ulaşmak için ayrıca başka bir araca binmek gerekiyordu. Araca binmek deyince bu işi öyle çocuk oyuncağı sanmayın. Bursa’dan Uludağ’a çok virajlı ve dik bir yoldan çıkılıyor. Acemler’i en yakın hareket noktası aldığımızda bu mesafe on bir kilometre kadar tutuyor. Git git bir türlü bitmeyen bir mesafeden söz ediyoruz. Üstelik yol her kış bozuluyor. Dön babam dön derken insanı araba tutuyor. Bazen buzlanma nedeniyle yol kilitleniyor ve araçlar sıkışıp kalıyor. Kar varsa aracınız da jandarma tarafından uygun bulunmazsa çıkmanıza izin verilmiyor. Milli park olduğu içir Uldağ’a giriş ücreti ödemeniz gerekiyor. Kar mevsiminde teleferik Uludağ’a çıkak için en iyi çözüm olabilir. Uludağ’da otellerin ve kayak pistlerinin yakınlarında ciddi bir park sorunu var.
Uludağ çok güzel bir yer. Ancak bu güzellik cüzdanınızın doluluğuna göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin otel müşterisi ve birkaç gün konaklayacak biriyseniz sizin Uludağ’ınız günübirlikçilerden daha güzel. Günübirlikçiler için her şey çok pahalı. Çay altı lira… Sucuk ekmek yirmi lirayı aştı sanırım. Tuvaletler hem çok pis hem de üç liranın üstene çıkmış olabilir. Uludağ esnafı Ekim ayında kar yağsın ve sezon bereketli geçsin diye sezonu dualarla açarlar. Sonra da ansızın acayip bir fırsatçılık yarışına dönüşüverirler. Dini duyguların yüceliği daha çok para kazanma hırsı içinde solup gidiverir. Çocuklar için kayak kiralamak isterseniz neredeyse çarşıdakinin yarısı kadar ücret ödemeniz gerekiyor. En iyisi naylon leğeninizi yanınızda götürün.
Her şeye rağmen eğer yalnız çıkmamışsanız kartopu oynayarak ile büyük bir keyif alacaksınız. Otel müşterisi olmayıp çıkanlara içeceklerini çantalarına almalarını, yanlarına yiyecek ıvır zıvır bir şeyler koymalarını öneririm. Tuvalet için çok kasmayın. Biraz üşüyünce nasılsa çişiniz gelecek. Paraya kıymaktan başka çareniz yok. Ülkemin bütün güzel yerlerinde olduğu gibi dağın zirvesinde de acayip bir düzensizlik, yağma ve kirlilik var. Benim çıktığım gün otelin birinden çıkan kömür dumanı bütün kayak pistini teslim almıştı. Çok fazla kamu misafirhanesi var.
Polisevi, Uludağ Kış Özel Eğitim Merkezi, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Tesisleri, Maliye Bakanlığı Uludağ Üniversitesi, Jandarma, Orman say say bitmez. Ali Ağaoğlu’nun oteli bildiğim kadarıyla son yapılan binalardan biriydi. Yağma ve talan milli sporumuz gibi bir şey. Hiç kimse bunu durduramıyor. Hiç bir siyasi iktidar, hiçbir siyasi parti, hiçbir yönetici… Genelde çöpler birikmiş olarak duruyor. Günübirlikçiler ve piknikçiler çekip gidince arkalarında acayip bir kirlilik bırakıyorlar. Oteller ve konaklama tesisleri de bu konuda çok özen gösteriyor denemez.
Her türlü olumsuzluğa rağmen mutlaka Uludağ’a kara gidin. En azından bir kez gidin. Çekirge Meydanı ve çarşıdan günübirlik Uludağ’a çıkan minibüs turları var. İçecek ve öğleyin sucuk ekmek menüsü veriliyor. Yetmiş lira civarında bir para ödemeniz gerekiyor. Ayrıca kayak kiralama, telesiyej, kayak pisti kirası Skipass için elinizi cebinize atmanız gerekiyor. Uludağ da Kayak sporu yapanlar için zaten (fahiş fiyatta olan) günlük yüz lira olan skipass’ı bu sene yüz yirmi lira yapmışlar. Bunlarla hiç canınızı sıkmayın. Gelin siz beni dinleyin. Leğeninizi yanınızda götürün. Mangalınızı ve sucuk ekmeğinizi de. Ama sakın dönüşte çöplerinizi ortalıkta bırakmayın.
Seyfullah Çalışkan