Geçen yıl ifşa olan Panama Belgeleri‘nden sonra şimdi de Paradise Belgeleriaçıklanıyor. Az buz değil 91 medya kuruluşundan 382 gazeteci 13.4 milyon belge ile bir yıldır uğraşıyor.
Belgeler, gizlilik politikası uygulayan 19 farklı vergi cennetinin kayıtlarını içeriyor. Vergi cennetleri ne? Kaçırılan vergilerin biriktiği yerler olarak tanımlanıyor.
Kim bilir kimler çıkacak? Çıkanlardan biri belli, Başbakan Binali! Binali Yıldırım’ın oğullarının 5, dayısının 2, yeğeninin yöneticisi olduğu 4 şirket bulunuyor.
İyi de oğulları neden vergi cennetinde şirket kurma ihtiyacı hissettiler? Babaları ülkeyi yönetirken ne tür bir zorluk yaşamışlar? Söyleseler de, Türkiye’de bu eksiklikler düzeltilse… Herkes nasiplense…
Bu şirketlerin iki tanesine İstanbul İhracatçılar Meclisi Yılın İhracatçısı Ödülü’nü alan Salih Zeki Çakır, Başbakanın ailesi ile birlikte ortaklar…
Salih Zeki Çakır Ulaştırma Bakanlığı’ndan aldığı ihalelerle tanınıyor. Şu şansa bakın ki Başbakan da daha önce 58, 59, 60, 61 ve 64’üncü hükümetlerde Ulaştırma Bakanlığıgörevlerini yürüttü.
Belgelerden dişe dokunur bir sonuç çıkar mı? Türkiye’de hiçbir şey çıkmaz! Çıksa da,“Cami yaptıracaktık, onun parasıydı bu!” derler, geçerler…
Daha önce demediler mi? Sıyrılıp gitmediler mi? Üç bakan rüşvet alırken suçüstü yakalandı. Meclis’te cayır cayır aklandı… Paraları faiziyle iade edildi. Adamlar bir de üzerine para alıp gitti!
Biri hâlâ saatine bakıyor, ötekisi takım elbiseleri giyip çikolatalarını yiyor, diğeri altı adet çelik kasanın yanına para sayma makinesi yerleştiriyor.
Gerçi hepsi tatmin edici açıklamalarla konuyu bağlamışlardı. Yalnız Amerika bunlara inanmadı, gitti Zarrab’ın rüşvet davasına bağladı! Aşk olsun, ne alakası var?
Oysa ekonomi bakanı Zafer Çağlayan 1 milyon 150 bin liralık saati peçeteden fatura göstererek akıllarda şüpheye yer bırakmamıştı. “Türkiye’nin şahlanışından rahatsız oldular” diyerek 52 milyon dolar değerindeki açıklamayı patlatmıştı…
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış; “Hediye Türk geleneğidir” deyip, kaybolan değerlerimizi hatırlatıp adeta bir insanlık dersi verdi. Çikolataların neli olduğunu hiç söylemedi!
İçişleri bakanı Muammer Güler; “Oğlum biraz pintidir, işyerini kapatınca kasalarını da evine taşıdı” dedi… Meğer kasalar içleri doluyken taşımışlar, sırt ağrıları bir türlü geçmedi…
Zamanın Bilim bakanı Fikri Işık: “Teknik incelemeye gerek yok, o ses kayıtlarının montaj olduğunu hissettim” deyip derin hissiyatıyla Savunma Bakanlığı’na terfi etti.
Amerika’nın teknolojisi montajı hissedemedi demek ki… Gitti inceledi.
Sonuçta ne olur? Önce dış mihraklar sonra Kılıçdaroğlu suçlu bulunur!