7.9 C
İstanbul
3 Aralık 2024, Salı
spot_img

YAD İLE SED SAD’IN MASALI

Rahmetli ninem uzun kış gecelerinde biz torunlarını toplar masallar anlatırdı. Gecenin geç saatinde aklıma geldi.
“Bu eski bir masal,” diyecektim. “Masallar geçmişi değil; yarınları anlatır; paylaş!” dedi iç sesim.

YAD İLE SED SAD’IN MASALI

Zaman zaman içinde gökyüzündeki milyonlarca yıldızdan birinde Bizya diye güzel mi güzel bir ülke varmış.

“Güzelin düşmanı çok olur.” derler ya; Bizya’nın düşmanları da öyleymiş. Üstelik “Ağacın kurdu özünden olur.” misali bir o kadar da haini varmış.

Bizya’da her şey yolunda değilmiş; ama insanlar yine de huzur içinde, yarın endişesi olmadan yaşayıp giderlermiş. Çünkü Bizyalılar, iyi çalışmayan yöneticileri günü gelince değiştirirlermiş.

Yıllar böyle gelip geçerken Bizya’lılar kendilerine Yad diye birini yönetici seçmişler.

Yad, hırslı mı hırsı biriymiş. Önce düşmanların beslediği yıkıcılarla işbirliği yapmış. Her yere kendi adamlarını yerleştirmiş. Ülke ahvalini ahaliye kendi istediği gibi anlatmayan ulakları hapse attırmış. İstediği kararları almayan kadıları, valileri, müdürleri görevden alıp yerlerine kendisine biat edenleri atamış.

Bizya’nın Benya adında bir komşusu varmış. Benya’yı Sed mi desem, Sad mı; adını hep karıştırdığım bir başkan yönetirmiş. O da kendisi gibi düşünmeyenlerden hiç hoşlanmaz; onlara her türlü zulmü yapmaktan çekinmezmiş. Üstelik Bizya’nın düşmanlarıyla işbirliği yapmayı da pek severmiş.

Bu düşmanlar günün birinde Hem Bizya hem Benya için büyük mü büyük bir oyun kurmuşlar. “Sed Sad’ı devirmek daha kolay. İşe ondan başlayalım.” diye karar almışlar. Yad’a da “Bize yardım et! Dile bizden ne dilersen !” demişler.

Bizyalılar yapma etme, deseler de kimseyi dinlememiş Yad. Sed Sad’ı devirmek isteyenlerin arasına katılmış. Benya’da kısa sürede iç savaş başlamış. Savaştan kaçan milyonlarca Benyalı Bizya’ya sığınmış. Çok büyük acılar yaşanmış. Bu arada nedense Yad, Sed Sad’ı devirmek isteyenlerin Bizya’yı da yıkmak isteyenler olduğunu hiç düşünmemiş.

Benya, yıllar süren savaşta yanmış yıkılmış; ama ne hikmetse kimse, Sed Sad’ı tahtından indirememiş. Bunu gören Yad, “Güçlü olmak için başkan olmak gerek!” diye düşünmüş.

Bizyalılar:
– Olmaz! Bizya’da başkanlık yok, dedilerse de o dinlememiş.

Yad’ın işbilir bir veziri, bir de Hızır’ı varmış. Vezir, Yad’ın bir dediğini ikiletmez; her huzura çıkışta:
– Ballar balını buldum; vezirliğim yağma olsuuun, diye destur verirmiş.
Hızır da kapı ardında bekler. Yad gel, dediğinde koşar gelir:
– Devlet kulunuz; bağlar bahçeler mülkünüzdür, dermiş.
Bir gün Yad aslanlar gibi kükremiş:
– Tez bana öyle bir Kanunuesasi hazırlayın ki ben istediğimi yapayım; ama kimse bana zalim demesin. Bu öyle bir Kanunuesasi olsun ki her şey bana tabi olsun; ama herkes beni demokrat bilsin.
Vezirle Hızır, baş başa verip düşünmüşler de düşünmüşler:
Hızır:
– Vezir, Bizya’da başkanlık yok. Halk kabul etmez, demiş.
Vezir:
– Kolayı var. Biz de “reisbaşkan” deriz, diye kestirip atmış.
Hızır:
– İyi ama ikisi de aynı anlamlı bunların, demeye çalışmış.
Vezir:
– Hızır kardeş, Yad’ımız bize Kanunuesasi’de “Her şey bana bağlı demokrasi olsun” demedi mi? Ee, isteyen reis, isteyen başkan desin… İsteyen de reisbaşkan desin kardeşim. Demokrasi bu. Bundan iyi çoğulculuk olur mu? İşimize bakalım, demiş ve susturmuş Hızır’ı.
Uzatmayalım. Vezir’le Hızır tam da Yad’a uygun bir Kanunuesasi hazırlamışlar.

Bizya’nın payitahtında Rabya Sarayı diye dillere destan bir saray varmış. Yad’ın en büyük hayali bu sarayda pir elinden bengüayran içip sonsuza dek yaşamakmış artık.
“Allah mum yakana mum, fener yakana fener verirmiş.”

Yad da çalışmış çabalamış, Vezirle Hızır kul köle olmuş. Rabbim de bir istediğini hep iki vermiş.

Bizyalılar olur mu, olmaz mı, tartışadursun. Atı alan üsküdar’ı geçmiş. Yad, Bizya’ya reisbaşkan seçilmiş.

Hızır, boğazındaki müzmin gıcığı temizleyip kısık kısık:
– Efendim, artık kimse size Kanunuesasi’yi ihlal ediyorsun diyemez, demiş.
Vezir, ağır çekim bir sesle:
– Emirleriniz harfiyen yerine getirilmiştir. Yolunuza bir olup bin ölmeye hep hazırız reisbaşkanım, diyerek bağlılık yemini etmiş.
Yad, kürsüye çıkıp gürlemiş:
– Ey beni diktatörlükle suçlayan gayrı milliler milletimi kamplara ayırıp kırdırdınız. Sıkıysa şimdi karışın işime. Kanun da benim, savcı da hakim de; devlet de benim, halk da millet de…

Reisbaşkan Yad, artık kasidecilere mevki makam yağdırırken, eleştirmeye kalkışanlara hayatı zindan ediyormuş. Zenginlere devlet malı deniz, derken; açız diyenlere, bir lokma; susadık diyenlere, bir yudum su veriyormuş. Kıt kanaat yaşamaya alışan halk; “Başkanım benim ömrüm senin olsun.” diye dualar eder olmuş. Ülkenin tellalları sabah akşam meclislerde reisbaşkanlarını övme programları yaparken hoca efendiler de “Et bulamayan ot yesin; ot bulamayanlar oruç tutsun. Dünya çilehanedir; herkes ahiretini düşünsün.” diye öğüt veriyormuş.

Bizya’da gelecekten ümidini birçok genç başka ülkelere göçmüş. Kalanlar evlenmeyi bile göze alamaz olmuş. Ne hikmetse Yad, “habib” dediği Benyalı gençleri bağrına basıyor, onlara devletin her olanağını cömertçe sunuyormuş. Askerlikten muaf, vergiden uzak yaşayan Benyalılar’ın nüfusu kısa zamanda Bizyalıların yarısı kadar olmuş.

Derken bu topraklar için o büyük oyunu kuranlar “Gün geldi.” deyip Sed Sad’a haber salmışlar. “Sıra sende. Onun sana yaptıklarını anımsa. Bizya’daki adamlarına haber sal. Ortalığı karıştırsınlar. Biz yanındayız.” demişler.
Ninem, burada soluklanır; bizlere bakar, birçoğumuzun mışıl mışıl uyuduğunu görür;
– Masal bu kadar, derdi.
Biz, uyku tutmayan bir iki torun sorardık:
– Ee, Yad ne yapmış?
Ninem;
– Onu da uyuyanlar uyandıklarında anlatırım, der; sırtını döner giderdi.

Hamdi Topçuoğlu

Facebook Yorumları

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler