Bu devlet 1980’lere dek mezun olan öğretmeninin atamasını 2-3 gün içinde yapar; maaşını cebine koyardı. Bu da yetmez ikamet ettiği yerden tayin olduğu yere taşınmasını sağlayacak yolluk / harcırah verirdi. Ya bugün….
YARIN ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Bilimin aydınlığına ulaşmada bize yol gösteren, en değerli becerileri kazandıran öğretmenlerimiz, bugün öğretmenler gününü kutluyorlar. Kendilerine daha sorunsuz eğitim yılları diliyorum.
Biz, öğretmenler gününü eskiden 16 Mart’ta kutlardık. Çünkü o tarih, öğretmen okullarının kuruluş günüydü. 12 Eylül’den sonra 24 Kasım öğretmenler günü olarak kabul edildi.
24 Kasım Yüce Atatürk’ün kendisine verilen başöğretmenlik unvanını kabul ettiği gündür. Öğretmenler gününün böyle bir günde kutlanması da elbette anlamlıdır.
Atatürk, öğretmene dünyada hiçbir devlet başkanının vermediği değeri vermiştir. Çünkü o, silahla kazanılan zaferin eğitim zaferiyle taçlanacağına inanıyordu.
“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”, “Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri milletimizin geleceğini yoğuran irfan ordusudur.”, “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Hakiki zaferi siz kazanacak ve devam ettireceksiniz ve muhakkak muvaffak olacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım sizi takip edeceğiz. Ve sizin karşılaşacağınız engelleri kaldıracağız.”
Ne yazık ki zaman Atatürk’ün buyurduğu doğrultuda geçmemiştir. Devleti yönetenler, geçen zaman içinde öğretmenlerimizin önündeki engelleri kaldırmaktan çok, onlara engeller yaratmıştır.
Öğretmen, bir topluma yön veren en önemli güçtür. Günümüzde inanların ortalama yirmi yıllık ömrü okullarda geçmektedir. Bu bakımdan çocuklar ve gençler, kişiliklerinin oluşum yıllarında hep öğretmenlerin yönlendirmeleriyle yaşarlar. Ne yazık ki siyasetçilerimiz bu durumu en kısa yoldan militan ya da taraftar kazanmada bir fırsat olarak görmüş; fırsatı gerçeğe dönüştürebilmek için de militan öğretmen yetiştirmeyi, onları yönetici yaparak okullarda baskı kurmayı ilk hedef olarak seçmişlerdir. Bu tutum, okullarda kutuplaşmalar yaratmakla kalmamış, öğretmen kalitesinin de hızla düşmesine yol açmıştır. Çünkü öğretmenliğini bir siyasi partinin ya da oluşumun emrine vermeyip devletin öğretmeni olma bilinciyle görev yapan nitelikli öğretmenler horlanmış, dışlanmış ve küstürülmüştür.
Demokrat Parti iktidarıyla başlayan bizden, bizden olmayan ayrımı özellikle milliyetçi cephe iktidarlarında doruğa tırmanmıştır. Bu dönemde binlerce öğretmen karakuşi hükümlerle oradan oraya sürülerek susturulmaya çalışılmıştır. 12 Eylül ihtilali, öğretmen yetiştiren kurumlardan Atatürkçü, demokrat öğretmenleri uzaklaştırarak, bu kurumların, bugünkü siyasal oluşumların kalesi olmasına zemin hazırlamıştır.
Her zaman örneklerim. Bu devlet 1980’lere dek mezun olan öğretmeninin atamasını 2-3 gün içinde yapar maaşını cebine koyardı. Bu da yetmez ikamet ettiği yerden tayin olduğu yere taşınmasını sağlayacak yolluk / harcırah verirdi. Bugün Eğitim Fakültelerini bitiren binlerce genç öğretmenimiz hazindir ki güya üniversitede alamadıkları öğretmenliğe atanma hakkını KPSS sınavlarında, iktidar partisi torpilleriyle elde etmeye çalışmaktadır. Ne zaman bu genç meslektaşlarımdan biriyle karşılaşsam utanıyorum. Türk Milli Eğitiminin en önemli ayıplarından biri için ise yetkililerden kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Kim bana bu devletin öğretmenine 1970’ten daha çok değer verdiğini söyleyebilir?
Her devletin varlığını sürdürebilmek için dayandığı temel değerler vardır. Bu değerlerin vazgeçilmez mimarları öğretmenlerdir. Eğer öğretmen devletin temel değerlerine inanıyorsa o devleti yıkmak olanaksızdır.
“Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.”
Türkiye Cumhuriyetinin devlet nitelikleri bellidir. Bu nitelikler cumhuriyet kurulurken Mustafa Kemal ve onun çalışma arkadaşları tarafından belirlenmiştir. Bu nitelikleri aşındırmak isteyenlerin temel hedefi eğitim ve öğretmenler olduğu açıktır.
Bugün, ışığını Atatürk ilke ve devrimlerinden alan öğretmenlerimiz için dünden çok daha zorludur. Asla şüphem yoktur ki bu uygarlık savaşı kazanılacaktır. Çünkü meş’alemiz müspet ilimdir, fendir.
Bunu bir kez daha; daha içten, çelikleşen bir bilinçle söylüyorum.
Hamdi Topçuoğlu