3.7 C
İstanbul
24 Kasım 2024, Pazar
spot_img

YAZANLARA SAYGI DURUŞU

Benim yaptığım şey yazmak değil. Sözcükler fırlatıp atıyorum kâğıda. Kimisi kafası üstü çakılıyor, kimisi kırık bir bacakla uzanmış yatıyor. Kimisinin gözü yerinden fırlamış, kimisinin kulağı kopmuş. Gözlerine kıyıp okuyanlar soruyor. Neresi bu kasaba? Hangi sokakları anlatıyorsun? Kim bu Mehveş?

Bir yazında beni de anlatsana, diyorsun. Seni, sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Herkes mutlaka kafası güzel birini görmüştür. Kendi kendine konuşup duran sarhoş bir kadın… Sırtını bir duvara yaslamış. Ağzı biraz eğik, gözleri kapandı kapanacak. Az sonra sızar bu kadın diye düşünürsünüz. Ama o kendi kendine anlatmaya devam eder. Yanına oturup dinlemeye kalksan sarhoş işte. Büyük ihtimalle hır çıkarır. Durup dururken başın belaya girer. En iyisi geçip gitmek… Duvara yaslanırken bile zar zor durabilen birini dinlesen ne olacak? Yaşamındaki güzel zamanları anımsayıp anlatan tek bir sarhoşla karşılaşmadım ben. Kendi kendine konuşan insanların sonsuz sanrıları vardır. Eskilerin dediği gibi kafadan çatlaktırlar işte… Ben de bu yüzden işte kendimi senden uzak tutuyorum.

Yazmak başka bir şey anlatmak başka… Kelimeleri sivriltip iğne gibi tenime batırıyorum ben. Girdiğim her sokak geceye çıkıyor. Kan oturmuş gözlerimle bekliyorum. Bir türlü sabah olmuyor. Oturmaktan karıncalanmış bacaklarımın üzerinde sendeleyerek duruyorum. Denize iniyorum. Sislerin ardında gizlenen uzak bir damardan kan sızıyor. Güneşin ucu görünüyor. Kıpkırmızı… Şimdi kocaman bir top gibi ortaya çıkacak diye bekliyorum. Bütün sıkıntımı alıp götürecek. Duvar gibi yükselen bir bulut yolunu kesiyor. Doğamıyor. Sahilde güneşi beklemek bile bana çokmuş.

Varmak istediğim bir yer olmadan dolaşıp duran biriyim ben. Babamın arabası çalmışım yine. Birkaç sokak ileride turluyorum. Gaza yüklenemeden sokak bitiyor. Arkadaşları bindirsem koltuğa yanar sigara falan düşürürler. O zaman babam daha çok kızar. Ve daha çok döver. Dayak yiyeceğim garanti ama yine de arabayı çalıyorum. Çünkü yapmamam gereken her eylemin muzipçe bir tadı var. İyi hissettiriyor. Hiçbir neden yokken kornayı çalıyorum. Arabaya patinaj çektiriyorum. Kaldırımda yürüyen güzel bir kız gözüme çarpıyor. Buyurun sizi gideceğiniz yere bırakayım, diyorum. Bir arabaya bakıyor, bir bana. Hadi bas git serseri. Yoksa abime söylerim, diyor. Olmaz ya arabaya biniverse, beni Üçyol’a götür, dese. Bulvara çıkamam ki. Polis anında tepeme biner. Karizmamın çizildiğini bir kalem geçelim, beni bir daha eve bile almazlar. Kız ara sokakların birinde kaybolup gidiyor. Ben hala aynı yerde turlayıp duruyorum.

Benden umudunu kes artık. Git, seni başkası yazsın. Uzun uzun anlatacak gücüm yok. Sana özet geçeyim. Bir çiçek bile almadı bana, diyeceksin. Adam gibi eminim. On beş yılda on beş kez yemeğe ya götürdü. Ya da götürmedi. On beş sene hiç sektirmeden her gün ekmek getirdiğimin hiçbir anlamı olmayacak. Çok geç anladım. Sen benim için doğru erkek değilmişsin? Aynı evde olmaya bile dayanamıyorum. Sevmiyorum işte… Var mı ötesi?

Kimse zorla sevdiremez kendini. Bizi sevmek için sırada mı bekliyor insanlar? Milyonlar içinden zaten bir kişi sever bizi. Bir kişi tam zamanında çıkıverir karşımıza. Biz de o sevgiye razı oluruz. Yaşam öyle her gün sürprizlerle dolu falan değildir. Sen evi süpürürsün, bulaşıkları halledersin. Yemek pişirirsin, evi süpürürsün. Ben işe giderim. Akşam yemekten sonra çay demleriz. Televizyona bakarız birlikte. Sen hep bir şeyler istersin. Paramız yetmez. Bakarım, derim. Zamanı ve seni oyalarım. Yatmadan önce penceredeki sardunyayı sularsın. Ertesi gün de aynı şeyler yaşanır. Daha sonrakinde ve bütün günlerde…

Yazmaktan ne onlarım ben? Kelimeler doldurup ağzıma çatur çutur çiğniyorum. Damaklarımda nar çekirdekleri tadı… Emilecek şerbeti kalmamış. Beyaz, sert, kuru ve tatsız… Tükürüp tükürmemekte kararsızım. Eline bir bıçak alıp kendini doğrayanları düşünüyorum. İlk kez sanki olağanmış gibi hissediyorum. Can acısıyla normale dönmek mümkündür belki. Can acısıyla yaşadığını daha çok hissetmek… Yazmak benim gibi insanların işi değil. Bu hevesten nasıl kurtulacağımı biliyorum ben. Oturup evinde, bir kova buzlu su hazırlayacağım. Sonra da kafamı içine sokacağım. Birkaç dakika yeter de artar bile. Hipotermi herkesin aklını başına toplar.

Git, seni başkası yazsın. Yağım olsa kendi kelime sürerim ben. Arkana bile bakmadan kaç kurtar kendini. Sözcükler fırlatıyorum Varyanta. Otobüsler geçiyor üstünden. Motorlar, minibüsler, otomobiller. Kimisi çoktan ölmüş. Kimisi hala can çekişiyor. Kimisi paramparça, yolun dışına fırlamış.

Temmuz 2021
Seyfullah

Facebook Yorumları
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Diğer Yazıları

Bizi Takip Edin

232BeğenenlerBeğen
114TakipçilerTakip Et
349TakipçilerTakip Et
2,330AboneAbone Ol
- Reklam -

En Son Eklenenler