“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.”
Yunus Emre
2021 yılının UNESCO tarafından ‘Yunus Emre Yılı’ olmasından dolayı Lütfu Kırdar Kongre Merkezi’nde anma programı düzenlendi.
Konusu Ahî Evran, Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre olan etkinliğe birçok kişi katıldı.
Hümanistliğin sonsuz gücüne inananlar, hoşgörünün hikmetine sığınanlar, aşk şerbetinde ilahi gücü arayanlar buradaydı.
Güzel sözlerin olduğu yerde, derin düşünceler olduğu kadar hoşgörü ve tebessüm de vardı…
Konuklar kalemleriyle, kelamlarıyla güzelliği, iyiliği anlatmaya çalıştılar. Dinleyenler gözlerindeki ışıltıyla bir şeyler öğrenmenin mutluluğunu yaşadılar…
Sivrihisar, Bolu, Sakarya kıyılarında yaşadığı bilinen Yunus Emre; derviş, miskin, âşık, koca, Tapduklu gibi isimlerle de anılıyordu.
Yunus Emre’nin Mevlana’yla görüştüğü bilinmekteydi. Bu yüzden olacak ki sevgi, hoşgörü üzerinde durmuştu.
O da sevginin yolunda ilerlemiş insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmıştı.
Yunus Emre, Türkçeyi edebi dil olarak kullanmış, düşünce neyse dil onu söyler, tezini savunmuştu.
Yunus Emre’nin Hacı Bektâş-i Veli’yle dostluğu 1200’lü yıllara dayanıyordu. Onun yanından kalan Yunus Emre, ayrılacağı zaman;
“Buğday mı erenler himmeti mi?” sorusuna yaşadığı kıtlıktan dolayı “buğday” demiş ve yola düşmüştü. Sonra nefes yerine buğdayı tercih ettiği için pişman olmuş geri dönmüştü.
“Bölüşürsek çok oluruz, bölünürsek yok oluruz” diyen büyük insan gönül, sevgi, tanrı, cömertlik gibi konuları işlemişti. Şiirleri bestelenmişti.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.”
“Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı, söz ola agula aşı, bal ile yağ ede bir söz.”
“Gelin tanış olalım işi kolay kılalım…” bu büyük dervişin en beğendiğim cümleleriydi.
Söyleyecek sözü olanlar, dinleyecek gücü olanlar, sabrı erdem bilip, sevgiyi dostlukla yoğuranlar salondan sessizce ayrıldılar…
Buradan Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Yunus Emre’yi Anma Programı’na gittim.
Atatürk Kültür Merkezi yeni haliyle birçok konsere mekân oluyordu. Yukarı salonda Âşık Veysel’den Münir Nureddin Selçuk’a Leyla Gencer’den Gülsin Onay’a kadar birçok sanatçının video kayıtları vardı.
Tambur, kanun, tulum gibi müzik aletleri sergileniyordu.
Binanın üçüncü katında resim salonu vardı. Burada sanatçılara ait natürmort ve soyut çalışmalar vardı…
Konser Bayati Mevlevi ayiniyle başladı. Sonra Atakan Akdaş, Dede Efendi, Münir Nureddin Selçuk, Selahaddin Pınar eserlerini seslendirdi. Bunlardan en beğenileni güftesi Yunus Emre’ye ait olan ‘Ben yürürüm yane yane’ oldu.
Şef Mehmet Güntekin’in yönetimindeki koronun her biri çok değerli sanatçılardı. Kusursuz bir dinleti sundular.
Konseri dinleyip, Mevleviliğin görüşlerinden feyizlenip, derince sözlerinden ilham alıp, hikmet pınarından su içtikten sonra salondan sessizce ayrıldım…
Yol boyunca kulaklarımda Yunus Emre’nin şu dizeleri çınladı;
“Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selâm olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selâm olsun …”
Neslihan Minel